KORUMA ALTINDA YETİŞEN ÇOCUK ve GENÇLER TARAFINDAN SIKÇA SORULAN SORULAR
Dilekçe yazma hakkı, esasında bilgi edinme hakkının da bir yansıması olup Anayasa’nın 74. Maddesinde herkesin kendilerini ilgilendiren konularda TBMM de dahil olmak üzere yetkili makamlara istek ve şikayetlerini bildirme hakkını ifade eder. Bu hak ayrıca 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ile de koruma altına alınmış temel bir haktır.
Bu bağlamda herkes; sahip olduğu hakların kullandırılması, birtakım şikâyetlerin dile getirilmesi veya bazı konularda bilgi edinilmesi maksadıyla ilgili kurum ya da kuruluşa bir dilekçe yazarak başvurabilir.
Mahkeme tarafından alınan koruma kararının yine mahkeme tarafından kaldırılması sürecinde koruma altında bulunan kişinin rızasının varlığı, koruma kararının kaldırılması için gerekli şartlardan birisi değildir. Ancak reşit olduktan sonra koruma kararının devam edebilmesi için ilgilinin rızası gerekmektedir. 2828 sayılı Kanun'un 24. maddesi uyarınca, "Korunma kararı genel olarak çocuk reşit olana kadar devam eder. Ancak bu karar, korunma kararına neden olan şartların ortadan kalkması halinde Kurum yetkililerinin önerisi üzerine mahkemece çocuk reşit olmadan önce kaldırılabileceği gibi reşit olduktan sonra da çocuğun rızası alınmak şartıyla devamı hususunda karar verilebilir." İlgili hükme göre, koruma kararının alınmasına sebep olan nedenlerin ortadan kalkması halinde kişi hakkındaki koruma kararı kişinin rızası olmadan kaldırılabilecektir.
2828 sayılı Kanun’ın 1. maddesinin ilk fıkrasının (a) bendinde 18 yaşından sonra koruma kararının devam edebilmesi için gerekli şartlar sayılmıştır. Bu şartlar şu şekildedir:
“a)18 yaşını tamamlamış olan korunmaya ihtiyacı olan çocuklardan;
1. Ortaöğrenime devam edenlerin 20 yaşına kadar,
2. Yükseköğrenime devam edenlerin 25 yaşına kadar korunma kararları uzatılabilir.
b) Öğrenime devam etmeyen 18 yaşını doldurmuş çocukların bir iş veya meslek sahibi edilerek kendi kendilerine yeterli olabilmelerinin sağlanması amacıyla 20 yaşına kadar korunma kararları uzatılabilir.
Bunlardan korunma kararı kalkmış; ancak tek başına yaşamını sürdüremeyecek durumda bulunan kız çocukları, Kurumca himaye olunur. Bu çocukların emek karşılığı iaşe, ibate ve harçlıkları Kurumca karşılanmak kaydıyla Kurum hizmetlerinde çalışmaları da sağlanabilir.
c) Bedensel,zihinsel ve ruhsal engellilikleri nedeniyle sürekli bakıma ihtiyacı olan ve çalışmaktan aciz olan Çocukların korunma kararı uzatılır.”
Dolayısıyla da, 18 yaşın tamamlanmasının ardından şayet yükseköğretime devam edilmeyecekse ancak bir iş veya meslek sahibi edilerek kendi kendilerine yeterli olabilmelerinin sağlanması amacıyla 20 yaşına kadar koruma kararı uzatılabilecektir.
Koruma kararı kaldırıldıktan sonraki sürece ilişkin olarak 2828 sayılı Kanun’da kız çocukları açısından pozitif bir ayrımcılık öngörülmüştür. Kanun’un 24. Maddesinde koruma kararı kaldırılan korunmaya muhtaç çocuklardan tek başına yaşamını sürdüremeyecek durumda bulunan kız çocukları, Kurumca himaye olunur. Bu çocukların emek karşılığı iaşe, ibate ve harçlıkları Kurumca karşılanmak kaydıyla Kurum hizmetlerinde çalışmaları da sağlanabilir. Bu durumda, koruma kararı kaldırılan ancak tek başına yaşamını sürdüremeyecek durumda olan kız çocuklarının kalacak yer ile ilgili olarak Kurum himayesinden yararlandırılmaları mümkündür.
Yine aynı maddenin son fıkrasında, “Korunma kararı kalkan çocukların Kurumla ilişkilerinin devamı sağlanır. Bu çocuklara gerektiğinde imkanlar ölçüsünde Kurumca yardımcı olur” denilmek suretiyle Kurumlar açısından genel bir yükümlülük de düzenlenmiştir. Buna göre, erkek çocuklarının da koruma kararı kaldırıldıktan sonra kendilerine kalacak yer temin edilebilmesi hususunda Kurumdan talepte bulunma hakları vardır.
Koruma altında bulunan çocuğa karşı gerçekleştirilen herhangi bir olumsuz eylem veya davranış derhal barınılan kurumun sorumlularına bildirilmelidir. Bu noktada dilekçe hakkının kullanılması da mümkündür. İdarenin yaşanılan olumsuzluklarla ilgili olarak tedbir almaması ya da gerekli işlemleri yapmaması neticesinde sorumluluğu doğacaktır. Bununla birlikte, yaşanılan olumsuz durumların bildirilmesi koruma kararının kaldırılmasına sebep olamayacağı gibi gerekli görülmesi halinde başkaca ek tedbirlerin uygulanması da mümkündür.
Koruma ve bakım altında yetiştiği gerekçesiyle çalıştığı iş yerinde ayrımcılığa veya dışlanmaya maruz kalan kimseler bu hususları derhal ilgili amire bildirmelidirler. Zira, ayrımcılık veya dışlanma davranışları ile karşı karşıya kalındığında başvurulacak hukuki yollar açısından en fazla önem arz eden husus maruz kalınan ayrımcılığın ya da kötü muamelenin ispatlanmasıdır. Kurum içinde yapılan bildirimler, şikayetler ya da bu tür davranışlara tanık olan kimselerin varlığı ayrımcılığın ispatında oldukça önem arz etmektedir. İş yerinde maruz kalınan ayrımcılık ve kötü muamele için iş hukukundan kaynaklı haklar kullanılabileceği gibi Türk Ceza Kanunu kapsamında ilgililer hakkında suç duyurusunda da bulunulabilir.
Bir kimse devlet memuru olarak atandıktan sonra yer değiştirme suretiyle yatay ya da unvan değişikliği suretiyle dikey atamalar yapılması mümkündür. Bununla birlikte memuriyetle ilişiğin kesilmesinin ardından ilişik kesme sebebine bağlı olarak gerekli şartların sağlanması kaydıyla memuriyete yeniden atanmanın önünde bir engel bulunmamaktadır.
2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun 32’nci maddesi gereği bakanlığa ait sosyal hizmet kuruluşlarında korunma kararı devam eden kız çocuklarından evlenenlere çeyiz ihtiyaçlarını karşılamak ve bir defaya mahsus olmak üzere en yüksek devlet memuru aylığının bir buçuk katı tutarında evlenme yardımı yapılır. Bu yardım hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ödenir.
Koruma altına alınan çocukların kültürel ve kişisel gelişimlerinin sağlanması ve geliştirilmesi de yine Devletin yükümlülüklerinden birisidir. Dolayısıyla da kurum içinde ya da diğer kurumlarda devlet eliyle verilen kültürel veya kişisel gelişim kurslarından faydalanma hakkı koruma altında bulunan çocuklar için de söz konusudur. Bu husustaki taleplerin bünyesinde kalınan kuruma bir dilekçe ile iletilmesi de mümkündür.
Kişinin SED Hizmetinden faydalanma hakkı Sosyal ve Ekonomik Destek Hizmetleri Hakkında Yönetmelik’ten kaynaklanmaktadır. İlgili Yönetmelik Madde 6:
“(2) Çocuklar, sosyal ve ekonomik destek hizmetinden en fazla on sekiz yaşını tamamlayıncaya kadar yararlandırılır. Ancak on sekiz yaşından sonra ekonomik destek verilmesine aşağıdaki esaslar çerçevesinde devam edilebilir:
a) Birinci fıkra kapsamında ekonomik destek almakta iken on sekiz yaşını dolduranlardan, desteklenmedikleri takdirde eğitimine devam edemeyecek durumda olan orta öğretim öğrencileri yirmi yaşına kadar.
b) Ekonomik destek almakta iken on sekiz yaşını dolduran çocukların meslek edinme kursuna devam etmesi halinde, kurs süresince en fazla bir yıla kadar.
c) Bakım tedbiri kararı uzatılanlardan yükseköğrenime devam edenler ise yirmi beş yaşına kadar.”
SED miktarları her yıl güncellenmekte olup Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2022 yılına dair yayınladığı Sosyal ve Ekonomik Destek Hizmeti Ödeme oranları için bkz:
https://www.aile.gov.tr/chgm/uygulamalar/sosyal-ve-ekonomik-destek-hizmeti/
Kişinin memuriyetten istifa tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde göreve dönüşünü talep etmesi mümkündür. Memuriyete dönüş talebi yapıldığında kanuni düzenlemeye göre “ayrıldıkları sınıfta boş kadro bulunması” ve “halen bu sınıfın niteliklerini taşımak” şartları ile yapılabilecektir. Dolayısıyla tekrar atama yapılabilmesi hususunda kurumun hizmet gerekleri kapsamında değerlendirme yapacağı ve takdir yetkisinin bulunduğu açıktır. Bu noktada, memuriyete dönüş isteminin idarece kabulü zorunlu değildir.
Hırsızlık suçu memuriyete engel suçlardandır. Memuriyet önündeki engelin kalkması için mahkemeden ‘memnu hakların iadesi’ talebinde bulunmak gerekmektedir. Yalnız yetkili mahkemeden bu kararın istenebilmesi için bazı şartların sağlanmış olması gerekir. Şartlar şu şekildedir;
-Mahkum olunan cezanın infaz edilmiş olması gerekir.
-Cezanın infazından itibaren 3 yıl geçmiş olmalıdır.
-Cezanın infazı sırasında ve infazdan sonra geçen 3 yıllık süre zarfında başka bir suçtan mahkumiyet alınmamış olmalıdır.
Bu şartların sağlanması halinde kişi yetkili mahkemeden memnu hakların iadesini talep edebilecektir. Yetkili mahkeme ise;
-Mahkumiyet kararını veren mahkeme ya da,
-Kişinin ikamet ettiği yerdeki ve hakkında mahkumiyet hükmü veren mahkeme ile aynı derecede olan Mahkeme’dir.
Form – A talebinin reddine ilişkin kararı iptal eden mahkeme kararında Form A belgesi düzenlenebilme imkanına dair bir değerlendirme yapılmaktadır. Dolayısıyla çıkan karar devlet memuru olabilmesine ilişkin olmayıp, sadece kişi hakkında Form A belgesi düzenlenebilmesine imkan tanımaktadır.
Devlet Memurları Kanunu’na göre mazeret olmaksızın görevin terk edilmesi ve bu terkin kesintisiz 10 gün devam etmesi halinde kişinin çekilme isteğinde bulunulduğu varsayılır ve kişi memurluktan çekilmiş sayılır.
Yine DMK madde 97 ‘ye göre ise memurluktan çekilmiş sayılan kişiler 1 yıl geçmeden tekrar devlet memurluğuna alınamazlar. İlgili kişilerin 1 yıl geçtikten sonra atanmak istedikleri kuruma bir dilekçe ile başvurmaları gerekir.
Mevzuatta bu konuya dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Yıllık izin, sağlık izni gibi birtakım izinler mevzuatla düzenlenmiş ama devlet memuru iken aynı zamanda örgün eğitime devam eden kişiler için eğitim konusuna özgü bir izin düzenlenmemiştir.
Uygulamaya ilişkin ise; çalışılan kurumdaki yöneticilerin izin konusunda inisiyatif göstermesi mümkün olabilmekte fakat diğer türlü mesai saatleri içerisinde görev başında olma zorunluluğu mevcut.