0-3 Yaş Arası Çocukların Aile Temelli Ortamlara Yerleştirilmesi

Kurum bakımının özellikle 0-3 yaş grubundaki küçük çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerine son yıllarda özel bir ilgi gösterilmektedir. Bir dizi çalışma, küçük çocukların bireysel ilgi gördükleri ve daha da önemlisi bir bakıcıyla bağ kurma fırsatı buldukları bir bakım ortamında bulunmadıkları takdirde kalıcı hasar görme olasılıklarının yüksek olduğunu göstermektedir. 

Birleşmiş Milletler’in Çocuklara Yönelik Şiddete İlişkin Dünya Raporuna (2006) göre, bu tür çocuklar “zayıf fiziksel sağlık, ciddi gelişimsel gecikmeler, sakatlık ve potansiyel olarak geri dönüşü olmayan psikolojik hasarlardan” muzdarip olabilir. Bu bulgular, birçok uluslararası kuruluşu harekete geçirmiştir. Örneğin, 2011’de UNICEF ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi, Orta ve Doğu Avrupa’da kurumlardaki 0-3 yaş arası tüm çocukların (engelliler dâhil) kurumlara yerleştirilmesine son verilmesi çağrısında bulunan bir ‘Eylem Çağrısı’ başlattı.

Fakat yönergeler daha ileriye gitmektedir. “Uzmanların hakim görüşüne uygun olarak” alternatif bakıma ihtiyacı olan üç yaşından küçük çocukların aile temelli ortamlara yerleştirilmesi gerektiğini, sadece “kurumları” değil, tüm yatılı bakım seçeneklerini hariç tuttuklarını söylemektedirler. Başka bir deyişle, bu en küçük çocuklar için kurum bakımının yararlı olduğunda kullanılması koşulunun genellikle karşılanamayacağını ifade etmektedirler. Bununla birlikte, çocukların bir kuruma (yönergelerde belirtilen standartları karşılayan) kısa süreli yerleştirilmesinin, çocuk üzerinde kalıcı ve ciddi bir olumsuz etki yaratmasının muhtemel olmadığı da kabul edilmektedir. Bulgular, gelişim üzerindeki önemli ve potansiyel olarak kalıcı etkilerin genellikle yalnızca yatılı bakımda üç ay sonra başladığını göstermektedir. Sonuç olarak, yasağın bir takım istisnaları öngörülmektedir:

  • acil bir durumda kısa süreli yerleştirmelerde 
  • kısa bir süre içinde ailenin yeniden entegrasyonu veya başka bir aile temelli çözüm planlanması durumunda
  • kardeşlerin bir arada tutulması gerektiğinde ve diğer bakım ortamlarının hemen hazırlanması, kardeşleri birbirinden ayırmak anlamına geldiğinde

Kısmi ve öncelikli kurumsuzlaştırma politikasını uygulamaya çalışan bazı ülkelerde edinilen deneyimler, yeterli önleyici tedbirlerin ve uygun aile temelli ikame seçeneklerinin hayata geçirilmesi gereğini vurgulamıştır. Bu, bazı ülkelerdeki “bebek evlerinin” kapatılmasının basitçe terk edilen veya doğum kliniklerine bırakılan çocukların aylarca pediatri koğuşlarına yerleştirilmesine yol açtığı durumun önlenmesine yardımcı olacaktır. Bu durum, tesislerin kapatılmasını öngörürken tam teşekküllü ve kapsamlı bir stratejiye duyulan ihtiyacın altını bir kez daha çizmektedir.

 

Ümit Verici Uygulama: UNICEF Sudan Alternatif Aile Bakımı

2003’te yapılan araştırmalar Hartum’da her ay ortalama 110 yeni doğan bebeğin terk edildiğini göstermiştir. Bu durum, evli olmayan ebeveynlerden doğan çocuklara atfedilen sosyal damgadan kaynaklanmaktadır. Mevcut kurumsal bakım düzenlemelerinin çocuğun yüksek yararına olmadığı ve alternatif aile temelli bakım biçimleri geliştirme potansiyelinin mevcut olduğu kabul edilmiştir. Bu duruma karşı UNICEF, kurumsal bakıma bir alternatif sunma potansiyelini incelemek için Hükümet ve STK ortaklarıyla yola çıkmıştır. Kurum bakımında koşulların istikrara kavuşturulmasına ek olarak, programın temel amaçları arasında kabul edilebilir alternatif aile bakımı düzenlemelerinin tasarımı ve küçük çocukların terk edilmesiyle ilgili tutum, prosedür ve yasalardaki değişiklikler yer almıştır. Bunu yaparken program, İslami liderlerle ilişki kurmakta ve terk edilmiş çocuklara karşı olan sosyal algılarda değişikliğe katkıda bulunan bir fetva yayımlayarak aile temelli bakımın geliştirilmesinin önündeki engellerin üstesinden gelmenin iyi bir örneğidir.

Program 2003 yılından beri, başlangıçta UNICEF ve STK ortakları tarafından finanse edilirken, şimdi öncelikle Devlet Sosyal İşler Bakanlığı tarafından finanse edilmektedir. 2003 ve 2007 yılları arasında toplam 500 acil aile yerleşimi ve 2.000 kalıcı aile yerleşimi ile hassas durumdaki çocukların kurumdan çıkarılması açısından ilk sonuçlar olumlu olmuştur. Program ayrıca savunmasız anneleri ve çocukları etkileyen politikaların şekillenmesine de yardımcı olmuştur. 2010 tarihli Çocuk Yasası, terk edilmiş çocukların bir aile birimi içinde olmaları için birincil bakım kaynağına vurgu yapmakta ve ayrıca terk edilmiş çocukların eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimini garanti etmektedir.

 

Bu yazı Elif Baran tarafından Hayat Sende Derneği adına Türkçeye kazandırılmıştır.

Bu yazı “Implemeting the ‘Guidelines for the Alternative Care of Children'” raporundan Türkçeye çevrilmiştir.

Yazının orijinal linkine ulaşmak için tıklayınız.

Hayat Sende’nin pozitif toplumsal dönüşüm çalışmalarına destek vermek için tıklayınız.

 

 

“Onsuz Hayatta Olamazdım”: Mentorluk, Koruyucu Aileden Ayrılanların Hayatlarını Nasıl Değiştiriyor?

Koruyucu Aile Yanında Kalan İskoçya Gençlerini Mentorlarla Eşleştiren Programın Dönüşümsel Etkileri

 

Glasgow Easterhouse’lu 21 yaşındaki Billy McMillan, mentorluk uygulaması olmasa “ Ya tıpkı babamın benim yaşımdayken olduğu gibi hapiste olurdum, ya da benimle aynı geçmişe sahip Glasgowlu diğer erkeklerin yaşadıklarına bakarak muhtemelen ölmüş olurdum” diyor. 

McMillan’ın çalkantılı bir çocukluğu vardı ve koruyucu ailenin yanındayken de kendisini zayıf bir ruh sağlığı ve intihara meyilli düşünceler içinde buluyordu. “Liseye geçene kadar tam olarak birey değildim, kırık parçaların bir araya gelmesi gibiydim.” diyor. “Okuyamıyor, imla kurallarını bilmiyor, bisiklet süremiyor ve yüzemiyordum … Bağcıklarımı bile kendi başıma bağlayamıyordum.”

14 yaşındayken McMillan, korunmaya ihtiyacı olan gençlere yönelik destek sunmayı hedefleyen yeni bir programa katıldı. MCR (Motivasyon, Bağlılık, Direnç) Yolu adıyla 2007’de başlayan bu program, koruyucu aile yanında kalan ya da önceden kalmış gençlere okulun son üç yılında birebir mentorluk  desteği sağlıyor. 

McMillan, bir mentora sahip olmanın tüm hayatını değiştirdiğinden bahsediyor. “Her şey çok daha farklıydı – beni tanımayan, beni yargılamayan ve benim için herhangi bir tehdit teşkil etmeyen birinin olması çok farklıydı.”

McMillan da İskoçya’da koruyucu aile yanında kalmış ya da kalmakta olan ve mentorluk programından destek alan binlerce gençten yalnızca birisi. MCR’nin açıkladığı sayılara göre ülke çapında 14-18 yaş arasındaki 1.500 genç halihazırda mentorluk desteği alıyor.

Bu mentorlar  gönüllülerden oluşuyor. Gönüllülerin geçmiş araştırması yapılıp mentorluk  eğitimi verildikten sonra okullardaki koordinatörler bu mentorları ilgi alanları, konumları ve diğer unsurlara göre potansiyel danışanlarla eşleştiriyor. Covid öncesinde katılımcılar mentorlarıyla okulda haftada bir gün buluşabiliyordu. 

Yüz yüze iletişimin gücü üzerine kurulmuş böylesi bir girişim için sokağa çıkma kısıtlamaları, büyük bir sorun teşkil ediyordu ancak mentorluk, sokağa çıkma kısıtlamaları sırasında da mentorlarıyla video konferanslar, sesli aramalar yaparak ve mesajlaşarak “buluşan” 2.000 genç ile devam etti. 

… … … … … … … … … … … … … … … … … … … …

Geçen sene, evimin yakınlarındaki Glasgow’da yaşayan 16 yaşındaki danışanım Shannon ile (gerçek ismi bu değil) eşleştirilerek ben de bir mentor oldum. Shannon, genç bir kadından destek almak istiyordu. Ben de 28 yaşında en genç mentorlardan bir tanesiyim.

İlk başlarda, okula geri gidip hakkında hiçbir şey bilmediğim bir gençle birebir zaman geçirmek, bir yetişkin olarak otorite görülmek beni oldukça germişti. Ama gergin olmama hiç de gerek yokmuş; birlikte çalışmamızın ilk yılına yaklaşırken mentor olarak geçirdiğim saatler, bütün hafta içindeki en eğlenceli, en ödüllendirici ve motive edici saatler olmaya başladı. 

İlk önce ödevler, ev hayatı ve paylaşmak istediği her şey hakkında özel olarak konuşabileceğimiz bir yer olan Shannon’un okulunda haftada bir saat buluşmaya başladık. Birkaç ayı geride bırakıp aramızda uyum sağladıktan sonra sokağa çıkma yasakları başlayınca video konferansa geçiş yapmak ilk başlarda oldukça zorlayıcıydı; aradaki iletişim daha resmi olmaya başlamıştı, WiFi ve kalabalık bir okulda sessiz bir oda bulmak ilk birkaç seansımızı aksattı. Ancak buna da uyum sağladık ve her hafta matematik dersinden, kariyer planlarına, Love Island’dan (Birleşik Krallık’ta yayımlanan bir TV programı) TikTok’a kadar her şeyden konuşmak için buluşmaya devam ettik. 

17 yaşındaki Susanne Richards, mentoru Jenny McLeod’un kendisine uzun vadede düşünmede yardımcı olduğunu söylüyor. “Beni motive etti ve ilk defa bir geleceğe bakmama yardımcı oldu.” McLeod ile tanışana kadar Richards’ın davranışsal sorunları vardı ve odaklanma problemleri yaşıyordu.

“Daha öncesinde bana teklif ettikleri tek şey öfke yönetimiydi ve bu da benim ihtiyacım olan bir şey değildi.” şeklinde açıklamasına devam ediyor. “Bir öğretmenle ya da sosyal hizmet uzmanıyla konuşurken devamlı yargılanıyor ve inceleniyormuş gibi hissediyorsunuz. Ama bir mentorla her şeyi konuşabilir ve içinizdeki her şeyi ortaya dökebilirsiniz.” 

Bu senenin başında Richards’a Strathclyde Üniversitesi’nden Hukuk eğitimi alması için koşulsuz teklif geldi. “Şu ana kadar başardığım şeylerin hiçbirisini mentorum olmadan yapamazdım, ama mentorum yine de işin hiç de böyle olmadığını söylüyor.”

Birebir mentorluğa ek olarak MCR programı, aynı zamanda gençleri grup çalışmaları, iş yerlerinde “yetenek tadımı” seansları ve yüksek eğitim ile de destekliyor. Bu yardım kuruluşu toplamda her hafta 2.300 gençle çalışıyor ve bunların %15’i de İskoçya’nın “bakımı üstlenilen” gençlerini oluşturuyor.

Program hakkında yapılan üç yıllık araştırmanın bu yıl yayımlanan sonuçları, Richards ve McMillan’ın deneyimlerinin yalnızca onlara özgü olmadığını ortaya koydu. Program, İskoçya’nın en avantajsız gençleri olup programa katılan diğer genç bireyler üzerinde de benzer, dönüştürücü etkiler bırakıyor. Danışanların %77.6’sı İskoçya’nın en yoksul bölgelerinin %20’sinde yaşıyor. Diğer taraftan, koruyucu aile ile kalan gençlerin orantısız bir şekilde eğitim ve istihdama katılmama oranı Birleşik Krallık’taki diğer gençlerde %12 iken koruyucu aile ile kalan gençler arasında %39 oranıyla daha yüksek. Araştırmaya göre mentoru olan gençlerin %81.6’sı, mentoru olmayan ve koruyucu aile yanında kalıp okuldan ayrılan %56.3’lük dilimin aksine üniversiteye devam ediyor ya da mezun olduktan sonra bir iş buluyor. Buna ek olarak bağımsız bir araştırma da mentorluğun  etkileri üzerinde özellikle duruyor ve bu programın okullarda artırılmasının gerektiğini belirtiyor. 

Girişimci ve MCR Yolu’nun kurucusu Iain MacRitchie, programın sağladığı faydaların eğitimin de ötesine geçtiğinden bahsediyor. “Aslında yalnızca eğitim sistemine dahil olma sebebimiz, bu kurumların hayattaki fırsatlara ivme kazandıran yegane yerler olması.” “Klinikler, sosyal hizmetler ve topluluklar aracılığıyla da insanlara ulaşmaya çalıştık ancak işe yarayan tek şey birebir ilişkilerdi. Konsepti oluşturduktan sonra programı yaymamız gerekiyordu ve herkese ulaşılabilecek en iyi yer neresi olabilir? Tabii ki okullar.”

MacRitchie’ye göre MCR’nin mentorluk programı özel bir başarı elde edebildi çünkü planlamanın, planı ulaştırmanın ve değerlendirmenin her aşamasında gençlerin kendisi işin içine dahil oldular. MacRitchie’nin söylediğine göre mentorluk ve bu hizmeti alan pek çok gencin hayatında yer alan ruh sağlığı, şiddet ve bağımlılık gibi sorunlar arasında çok açık bir bağlantı var. “Bu gençler kendilerinden kaynaklanmayan hatalar yüzünden başarısızlığa mahkum ediliyor ve bu çok büyük bir kayıp. Mentorluğun özsaygı, özgüven konularında gençlerin görüşlerine yardımcı olduğunu da biliyoruz çünkü kendileri bizlere devamlı olarak işe yaradığını söylüyorlar.”

MacRichtie, geçtiğimiz on yılda Glasgow’da okuldan atılmada %81 oranında bir düşüş ile birlikte çocuk suçlarında %48’lik azalma arasında sıkça bahsedilen bağlantıya da değinerek nerede olursa olsun İskoçya’nın, çocukları okuldan atmaktansa okulda tutma politikasının suçların, madde kullanımının ve çete şiddetinin azalmasına yardımcı olduğunu söylüyor. “Ancak ‘haydi çocukları okula alalım’ deyip ek destek sağlamamak olmaz.” “İşte bizler de burada devreye giriyoruz.” Bu yardım kuruluşu, koruyucu aile ile kalan 1.000’den fazla gence, evde öğrenimden ruh sağlığına kadar her şey hakkında öneriler vererek sokağa çıkma kısıtlamalarındaki deneyimleri hakkında gençleri bir incelemeye tabi tuttu ve daha sonra bu bilgiler yerel yönetim ve İskoçya hükumetine sunuldu.

Covid’in getirdiği belirsizliğe rağmen MacRichtie, MCR modelinin Birleşik Krallık’ın her yerinde bir çözüm olabileceğine inanıyor ve bu programı devamlı olarak pek çok yerel İngiliz yetkililere de sunuyor. 

“Sokağa çıkma kısıtlamalarının en dezavantajlı kesimlerimiz üzerine bıraktığı etkiye bakacak olursak eğitimin kayboluşu; psikolojik sağlık, özgüven ve kendine inanç üzerindeki şiddetli etkileri daha da derinleştirdi. Genç seslerin duyulması ve alınan tüm kararlarda merkeze gençlerin konması kesinlikle çok kritik. Gençlerin %80’inden fazlası, bize MCR mentorluk hizmetinden yararlanmak istediklerini belirtti. Verdikleri dönütler apaçık ortada.”

McMillan, şu an Glasgow, West of Scotland Üniversitesinde siyaset bilimi okuyor ve eskiye göre çok daha mutlu olduğunu söylüyor. “Hâlâ [mentorumdan] aldığım destek olmasa bugün burada olamayacağımı düşünüyorum ve bunu derken başarılardan değil hayatta olmaktan bahsediyorum.” diyor.

 

Bu yazı Muhammet Erol Erden tarafından Hayat Sende Derneği adına Türkçeye kazandırılmıştır.

Yazının orijinal linkine ulaşmak için tıklayınız.

Hayat Sende’nin pozitif toplumsal dönüşüm çalışmalarına destek vermek için tıklayınız.

 

Yuvalarda Gönüllü Olmayı Bir Daha Düşünün

Bakımı ve korunması çeşitli sebeplerle biyolojik ailesi yanında sağlanamayan çocukların bakım ve korunması devletin denetim ve kontrolünde gerçekleştirilmektedir. Devlet denetiminde sağlanan bu bakım koruyucu ailelik gibi modellerle aile yanında ya da yetiştirme yurdu, sevgi evi, çocuk yuvası, çocuk evi gibi dönem dönem farklılaşan modellerle kurum bakımında gerçekleştirilmektedir.

Koruma altında yetişen çocuklar alanında çalışırken göz önünde bulundurulması gereken çok fazla etmen bulunmaktadır. Temel motivasyon, korunmaya ihtiyacı olan bir çocuğun alabileceği en iyi bakım ve korumayı almasını sağlamaktır. Bu nedenle bakım modelleri ihtiyaçlara göre değişmekte, en iyi bakım modeli arayışı devam etmektedir. Burada bakım modellerinin geliştirilmesinde ve bakımın sağlanmasında temel faktör çoğu zaman kamu olmaktadır. Sivil toplum kuruluşları ve gönüllüler sürece destek olmakta, bazen kolaylaştırıcı bazen savunucu roller üstlenmektedir. Bu yazıda çoğunlukla gözden kaçırılan ve destekleri bir düzene bağlı olmayan, çoğunlukla iyi niyetle çalışmalar gerçekleştiren, sistemin önemli bir parçası olan “gönüllülerden” ve “kurum bakımındaki çocuklarla gönüllülükten” bahsedeceğiz.

Gönüllülük, iyi bir motivasyon ve doğru yöntemle büyük şeyler başarabilecek çok değerli bir süreçtir. Koruma altında yetişen çocuk alanında kişilerin, anne ve baba ilgisine yeterli düzeyde erişemeyen çocuklara gönüllü olarak zamanını ve enerjisini ayırması da çok önemlidir. Ancak çok değerli olan bu motivasyon aynı zamanda çok da tartışmalı sonuçlara yol açabilmektedir. Dünyada “yetimhane turizmi” adıyla anılan, çocuklara yarar sağlamaktan çok zarar veren, çocukları daha çok gönüllü çekmek ve bağış toplamak için kullanan, ihtiyacı olmayan çocukların dahi yurtlara yerleştirilmesine sebep olan uluslararası bir sektör bulunmaktadır. Bu sektörün amacı çocukların daha iyi bakım almasını sağlamak değil vicdanını rahatlatmak isteyen gönüllerin kendine en uygun “yetimhane”yi bulmasını sağlamaktır. Bu sektör çocukların ilgiye ve paraya muhtaç görünmesini sağlamak üzerine kurgulanmış, çocukları bilerek aç bırakma, çocukların kötü koşullarda yaşam sürmelerine neden olma, her gelen yeni gönüllüye şirin gözükmeye zorlanma gibi kabul edilemez yöntemlerle kar payını artırmaya çalışmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki beyaz yakalı gönüllüleri hedefleyen bu sektör ülkeler arası bir turizm acentesi şeklinde çalışmaktadır. Dünyada, gelişmemiş ülkeleri pazarı haline getiren bu sektöre karşı çocuk koruma alanında güçlü sesler yükselmeye başlamıştır. Bu sesler gönüllülere seslenmekte ve “yetimhane gönüllülüğünü durdurun” mesajı vermektedir.

Türkiye’de durum bu kadar vahim değil. Peki neden bu çok rahatsız edici sektörden bahsettik? Çünkü “yetimhane turizmi” dediğimiz sektör, gönüllülüğün amacı ve yöntemi net olmadığında işin ucunun gidebileceği son vahim noktayı bize göstermektedir. Evet şu an bizde, görünürde bu kadar acımasız bir yapılanma yok ama acaba gönüllülük şeklimiz bizi bu sektöre doğru itiyor olabilir mi? Bu noktada size bazı önemli gördüğümüz noktaları sunacağız. 

Gönüllülükte temel motivasyon gönüllünün tatmin olması değil çocuğun ihtiyacı doğrultusunda en iyi desteği almasıdır. Bu çok basit görünen ilke aslında tüm çalışmaların temelini oluşturmaktadır. Koruma altında yetişen çocuklarla, çocuk evlerinde yaptığımız gönüllülükte çocukların neyi istediğini umursamıyorsak, yalnızca kendi çizdiğimiz ve hoşumuza giden plana bağlı ilerliyorsak, çocuğun özel alanına, kendine ayırdığı saatine saygı duymuyorsak bu gönüllülüğün temelde kimin için olduğunu tekrar gözden geçirmeliyiz. Çocuk her gün ve her saat sizin etkinliğinizin bir parçası olmak istemiyor olabilir. 

Bir diğer önemli nokta gönüllüler ve çocuk arasında kurulan bağdır. Çocuklar gelişimleri gereği bir yetişkinin ilgi ve sevgisine ihtiyaç duymakta, bu ilgiyi ve sevgiyi düzenli olarak almak istemektedirler. Koruma altında yetişen çocuk alanında, kurum bakımındansa aile temelli bakım modellerini desteklememizin temel nedeni çocukların ihtiyaç duydukları bu birebir ve sürekli  ilgiye kurumda tam olarak erişemiyor olmasıdır. Bakım personelleri ellerinden gelenin en iyisini yapıyor bile olsa nihayetinde ilgilenmesi gereken pek çok çocuk ve yerine getirmesi gereken pek çok sorumluluk bulunmaktadır. Bu noktada kuruma gönüllülük için gelip giden gönüllüler ihtiyaç duyulan bu bireysel ilgi ve sevgiyi sağlamakta önemli bir kaynak olarak görülebilir. Burada da karşımıza gönüllülüğün şekli ve süresi meselesi bir sorun olarak çıkmaktadır. Çocukların bir gönüllü ile bağ kurması ilk başta çok şirin gözükmekte, ancak günübirlik yapılan gönüllülüklerde, çocuk sevgi bağı kurduğu yetişkini bir daha hiç göremediğinde, bir gün önce aldığı ilgiyi ertesi gün bulamadığında, her hafta yeni bir gönüllü ile bağ kurması gerektiğinde yaşadığı karmaşa göz önüne alınırsa durumun çok daha ciddi ele alınması gerektiği görülür. Ayrıca gönüllülükte düşülen büyük yanılgılardan biri hediye götürmenin çok iyi bir etkinlik olduğu görüşüdür. Hediye bir çocuğu mutlu eder ancak sürekli tanımadığı insanlardan hediye alıyor olmak bir süre sonra hediyenin anlamının da yitirilmesine ve ihtiyaç duyulan ilginin bir eşyaya indirgenmesine sebep olmaktadır. Bir günde verilen aşırı ilgi ve sevgi çocuğun bir ay boyunca ihtiyaç duyduğu desteği ne yazık ki sağlamıyor. Önemli olan çocuğa ihtiyacını sormak, onu dinlemek, onunla kaliteli zaman geçirmek, gönüllülük sürecini anlatmak, bir gün bu ilişkinin sonlanacağını anlamasına yardımcı olmak, çocuğun bu süreçten en iyi yararı almasını sağlamaktır. Belli bir düzende ilerleyen ve çocuğun dahil edildiği gönüllülük bunları sağlamak için güzel bir adımdır.   

Biz Hayat Sende olarak kurumlarda gönüllülüğe tamamen karşı değiliz, ancak çekinceli destekliyoruz. Yukarıda bahsettiğimiz durumlar ışığında çocuğun merkeze alındığı, gönüllülük sürecinin başının ve sonunun çocuk için de anlaşılır olduğu, çocuklara bir gün dolu dolu ilgi göstermek değil zamana yayılmış düzenli ilginin sağlandığı gönüllülükleri sonuna kadar destekliyor, bu tarz gönüllülük yapmak isteyen kişi ve kurumlara eğitimlerle destek oluyoruz. Gönüllülüğün çok değerli olduğunu biliyor, bu sürecin hem gönüllü hem de çocuk için verimli olmasını istiyoruz. Sistemin içinde önemli bir yer kaplayan gönüllülerin motivasyonlarını en güzel şekilde değerlendirmek için mücadele ediyoruz. Siz de koruma altındaki çocuklar alanında bilinçli gönüllülük yaparak bu mücadeleye destek olabilir, çocuklara destek olabilirsiniz. Her çocuğun ihtiyaç duyduğu ilgi ve sevgiye eriştiği bir dünya dileğiyle…

 

Rumeysa Bozdemir

Sosyal Hizmet Uzmanı

Hayat Sende Derneği Genel Koordinatörü

LinkedIn: https://tr.linkedin.com/in/rumeysa-bozdemir

Korumadan Ayrılanlar

Devlet korumasından ayrılanlar, akran desteği ağları oluşturmanın gerekli olduğunu söylüyor.

“18 yaşına geldiğimizde yalnızız. Bize akıl verecek, destek olacak kimsemiz yok. Toplum bizi ancak kim olduğumuzu, kimliğimizi gizlersek hoş karşılar. Yetiştirme yurdundan veya koruyucu aileden ayrıldığımızda günlük işlerimizi nasıl yöneteceğimizi bilmiyoruz. Biraz paramız var ama nasıl yöneteceğimizi bilmiyoruz.” -Nahla EINemr, korumadan Ayrılanlar Ağı, Mısır.

Nahla, 23 – 25 Kasım 2020 tarihleri arasında düzenlenen ilk Uluslararası Korumadan Ayrılanlar Kongresi’nde bir çevrimiçi panelde konuşmacıydı. SOS Çocuk Köyleri tarafından düzenlenen ve kongre öncesindeki bir dizi web seminerinin ilki olan bu web semineri, korumadan ayrılanlar için akran destek ağları oluşturma ihtiyacına ve sivil toplumun onları desteklemedeki rolüne odaklandı. Korumadan ayrılanlar ve Afrika, Asya, Avrupa ve Orta Doğu’dan sivil toplum kuruluşlarının (STK’lar) temsilcileri deneyimlerini paylaştı.

Akran destek ağları neden önemlidir?

Korumadan ayrılanlar çeşitli zorluklarla karşı karşıyadır. Kimlikleriyle mücadele ederler. Büyürken yaşadıkları deneyimlerin travmasını taşırlar. Koruma altında büyüdükleri için ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Daha sonra reşit olduklarında genellikle desteksiz kalıyorlar. Bu nedenle, destek sunan ağlara sahip olmak önemli. Kinderdorf Perspectief’ten Martine Tobe, korumadan ayrılanların yaşamları ve onların, ebeveyn bakımıyla büyüyen çocuklara kıyasla hayatın sorunları ve sorularıyla nasıl farklı şekilde başa çıktıklarına dair içgörüler paylaştı. Koruyucu aile kuruluşlarının ve ağlarının desteğinin onların refahı için kritik olduğunu söyledi.

Bakımdan ayrılanlar ağı (CLN), gençlerin zorluklarla yalnız olmadıklarını hissettikleri bir güvenlik ağı gibidir. Ağ, tek bir sesle konuşmalarına izin vererek, değişimi tek başına savunmak yerine birlikte savunmalarına imkan tanıyor. Kenya Bakımdan Ayrılanlar Derneği’ni temsil eden Kenya’dan Ruth Wacuca, herkesin büyüdüğü yere geri dönemeyebileceği için “bakımdan ayrılanlar ağı”nın ev gibi hissettirdiğini söyledi.

COVID-19 nedeniyle sosyal mesafe, korumadan ayrılanların hissettiği izolasyonu daha da kötüleştirdi ve destek ağlarına sahip olmanın aciliyetini artırdı. Latin Amerika Bakımdan Ayrılanlar Ağı’nı temsil eden Ekvadorlu Lady Cobena, önceden kaydedilmiş bir mesajda, özellikle pandemi döneminde destek ağlarının öneminden bahsetti. Cobena, “Onların (bakımdan ayrılanların) kendilerini dinleyebilecek, onlara yardım edebilecek ve onlara destek sözü verebilecek bir grup gence sahip olduklarını bilmek, böyle bir krizde devam etmek için her şeyi değiştiriyor” diye ekledi.

Hakları ve yetkileri hakkında bilgi edinmek, korumadan ayrılanların birbirlerinden öğrendikleri başka bir yoldur. Korumadan ayrılanlar, bakımdan ayrılanlar ağı aracılığıyla seslerini keşfedebilir ve haklarını talep etmek için kullanabilirler. Çocuk bakım kurumları ayrıca, kendilerine açık olan yasal hükümleri anlamaları için korumadan ayrılanları eğitmek amacıyla zaman ayırarak onları desteklemelidir. Hindistan, Care Leavers Association and Network’ten Karishma Singh, korumadan ayrılanları kendilerine açık olan yasal hükümler konusunda eğitebilmeleri için çocuk bakım kurumlarını duyarlı hale getirmenin altını çizdi.

Korumadan ayrılanlar ayrıca, haklarının korunması ve karar alma süreçlerinin bir parçası olma ihtiyacını tartıştılar. Böylece ihtiyaçlarını ve olası çözümlerini, zorluklarını ve gereksinimlerini anlamayan kişiler yerine doğrudan hükümet yetkilileri ile paylaşabilirlerdi. Care Leavers Avusturya’dan Fabienne Landerer şunları söyledi: “Korumadan ayrılanların sesleri dikkate alınmalı ve değişim için karar verme sürecine dahil edilmelidir.”

Şimdiye kadar ilerleme

SOS Çocuk Köyleri için Asya Savunuculuk Danışmanı Chathuri Jayasooriya “Korumadan ayrılanlar ve sivil toplum kuruluşları (STK’lar) iş fırsatları, barınma bilgileri, politika savunuculuğu için araçlar, finansal kaynaklar oluşturma ve duygusal destek edinme gibi zorlukların ele alınmasında ilerleme kaydetmek için yorulmadan çalıştı.” dedi.

Kurumlarda büyüyen ve ayrılan çoğu kişinin doğum belgesi yoktur. Sri Lanka’da, bakımdan ayrılanlar ağı olan Generation Never Give Up (GNG), bakımdan ayrılanlara geçici doğum sertifikalarının verilmesinde önemli bir politika değişikliği getirmeyi hükümetle birlikte savundu. GNG ağından Nimmu, “Bu belgeler size bir kimlik ve ana akım topluma giriş sağlıyor” dedi. Sokağa çıkma yasağı sırasında, GNG ağı, korumadan ayrılan 155 kişiye mali yardım ve gıda tayınlarıyla destek verdi. Birlikte, yiyecek ve para olmadan mahsur kalan bakımevlerinden ayrılanlara, yiyecek ve diğer malzemeleri ulaştırması için hükümeti harekete geçirdiler.

GNG Ağı, bir tür korumadan ayrılanlar veri tabanına sahip oldukları için, korumadan ayrılanları destekleyebildi. SOS Çocuk Köyleri Sri Lanka Ulusal Direktörü ve panelistlerden biri olan Bay Divakar Ratnadurai, hükümetlerin bir veritabanında onlar hakkında bilgi toplamaları halinde, korumadan ayrılanları daha etkili bir şekilde destekleyebileceğini söyledi. Ratnadurai, “istihdam, eğitim, sağlık hizmetleri ve korumadan ayrılanlar için yasal desteğin temel zorluklarını ele almak için resmi bir hükümet girişimi olmalıdır” dedi. “Banka hesaplarına ve diğer tesislere erişimi olan CLN’lerin tanınması, bakımdan ayrılanları ana akım haline getirmede uzun bir yol kat edecektir.”

Afrika’da Kenya ve Zimbabwe’de bakımdan ayrılanların girişimleri oldukça dikkat çekici. Kenya’dan Thousand Memories Project adlı fotoğraf projesi, büyüyen çocukların fotoğraflarını çekiyor. Korumadan ayrılırken, onlara bir aidiyet duygusu vermek ve onlara kimlik kazandırarak yıllar içinde nasıl geliştiklerini görmek için bir fotoğraf albümü sunuluyor. Bir başka kayda değer girişim olan Singing to the Lions ise, korumadan ayrılanların travmalarının iyileşmesiyle ilgilenmektedir.

Zimbabwe bakımdan ayrılanlar ağı, hükümetle birlikte çalışarak politika değişikliğini sağladı. Ayrıntılı bir anket yürüttüler ve sonuçlara dayanarak, artık geçerli olmayabilecek eski politikaları iyileştirmek için politika değişiklikleri için öneriler yazdılar. Hükümet yeni bir dizi politika taslağı hazırlamayı taahhüt etti ve bunu Aralık 2020’ye kadar tamamlamayı hedefliyor. Zimbabwe Bakımdan Ayrılanlar Ağı’ndan Jeffrey Chiasi, “Politika değişiklikleri korumadan ayrılanların yaşam standartlarında olumlu sürdürülebilir bir değişiklik getirmek için önemlidir” dedi.

Korumadan ayrılanların karar alma süreçlerine dahil edilmesi, seslerinin parlamentoda duyulması, prosedürler hakkında farkındalık ve bilgi sahibi olmayı gerektirir. Ayrıca, farklı kanunların ve diğer yasal hükümlerin hayatlarını nasıl etkilediğini anlamaları gerekir.

Güney Afrika Parlamento Destek Vakfı, korumayı bırakanların hangi programların özellikle kendilerine yönelik olduğunu ve ulusal bütçeden bekleyebilecekleri mali harcamayı anlamalarına yardımcı olmak için kanunları ve bütçeleri basitleştirerek bakımdan ayrılanları desteklemektedir. Bu bilgi, hükümet yetkililerinin önünde kendi durumlarını ortaya koymalarına yardımcı olur. Öte yandan, politika değişikliklerini destekleyebilmeleri için, bakımdan ayrılanların endişelerini anlamaları için parlamenterleri duyarlı hale getirir ve eğitir.

İleriye giden yol

Korumadan ayrılanlar adil ve ilerici çözümler arıyor. Bu yüzden kendilerini harekete geçiriyorlar ve kolektifleştiriyorlar. Onların eşit muamele görmeleri ve topluma dahil edilmeleri gerekiyor. Bunu tek başlarına yapamazlar, müttefiklere ihtiyaçları vardır. Sivil toplum kuruluşları, onları destekleyerek, karar alma süreçlerine anlamlı bir şekilde katılabilmeleri, işe girebilmeleri ve dolu dolu bir hayat yaşayabilmeleri için erişimlerini, bilgilerini ve anlayışlarını oluşturarak bu boşluğu doldurabilir. Öte yandan, hükümetlerle birlikte çalışan STK’lar, politikacıları korumadan ayrılanların zorlukları hakkında bilgilendirebilir. Mümkün olduğu kadar çok bakıma ayrılan kişiye ulaşarak bir veritabanı oluşturabilirler ve sonuçta hiçbir bakımdan ayrılanın geride kalmaması için küresel bir bakım bırakanlardan ayrılanlar ağı oluşturabilirler.

Sanal foruma Asya, Afrika, Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya’da ki 41 ülkeden yaklaşık 260 kişi katıldı. Katılımcıların çoğunluğu korumadan ayrılan kişilerdi, onları araştırmacılar ve konu uzmanları takip etti.

Bu yazı Müge Uysal tarafından Hayat Sende Derneği adına Türkçeye kazandırılmıştır.

Yazının orijinal linkine ulaşmak için tıklayınız.

Hayat Sende’nin pozitif toplumsal dönüşüm çalışmalarına destek vermek için tıklayınız.

Facebook Twitter Pinterest LinkedIn

Fort Worth Çifti, 27 Yıl Boyunca Süregelen Yetişkin Evlat Edinme Sürecine Yeni Bir Kız Çocuğu Kazandırıyor

Teksas Tarrant ilçesindeki bir aile pek sık duymadığınız bir evlat edinme yoluyla büyüdü.

Cuma günü büyük bir grup, Yargıç Kenneth Newell’in aile meselelerine başkanlık ettiği, Tarrant ilçesindeki 233. yerel mahkemeye başvurdu. Ancak bu evlat edinme farklıydı.

Joel ve Jeanette Willis, artık bir yetişkin olan Semico “Semi” Parsons’ı evlat ediniyorlar.

Jeanetta, ilk kilisede tanıştıklarını hatırladı ve “Hangi yıl olduğu önemli mi?” diye sordu.

Joel: “27 yıl önceydi” dedi.

“1994, aynı yıl Semi’yle tanıştık” diye ekledi Jeanette.

Takma adıyla Semi, evde kalan bir gençti ancak Willis ailesi Semi’nin biyolojik annesinin haklarına son vermediği için Semi’yi evlat edinemiyordu.

Aile, Yargıç Newell’e kendilerinin her zaman Semi’nin hayatının bir parçası olduklarını anlattılar.

Kalabalık adliyede duygu dolu anlar yaşandı.

Jeanette “ Semi, yanımızda aile görevlerine götüreceğimiz ya da o sıkıntı içindeyken evlat edineceğimiz o çocuktu.” dedi. “Bizimle aile toplantıları için Louisiana’ya geldi, ailemizin bir parçası oldu.” diye ekledi.

Semico 10 yaşındaki kızına annelik yapmanın yanı sıra ABD donanmasına hizmet etti ve bu süreçte yüksek lisans derecesi almayı başardı. Babalar gününden önceki Cuma günü ise başından beri bağ yoluyla sahip olduğu şeyi yasal olarak elde etti: Bir anne ve bir baba…

“26 yıl boyunca bize anne ve baba dedi” diyen Joel ekledi “Ve dahası doğru zamanlama, bugün bu resmiyet kazanacak ve resmi olarak onun anne ve babası olacağız.”

Evlat edinme süreci, Willis ailesinin diğer çocukları ve Semico’nun kızının onayıyla başladı.

Yargıç Newell, Semico Zamika Parsons’un Jeanette Willis ve Joel Willis ailesinin kızı olduğuna mahkemenin onay verdiğini bildirdi.

Semiko “27 yıldır kalbimden geçen aileye, yuvaya bugün kavuştum.” dedi. “Bugünden daha iyi birgün düşünemezdim. Sadece… Çok şaşkınım.” Diye ekledi.

Joel ve Jeanette’in artık bir oğlu ve üç evlat edinilmiş  kızı var. Semico, gerçekleştirdikleri tek yetişkin evlat edinmedir. Bir de yeni bir torunları oldu; Semico’nun 10 yaşındaki kızı…

 

Tüm bunlar, ailenin kan bağıyla değil, her zaman sevgiyle kurulduğunun yürek ısıtan bir hatırlatıcısıdır.

 

Bu yazı Dilara Çakal tarafından Hayat Sende Derneği adına Türkçeye kazandırılmıştır.

Yazının orijinal linkine ulaşmak için tıklayınız.

Hayat Sende’nin pozitif toplumsal dönüşüm çalışmalarına destek vermek için tıklayınız.

‘Kendimi ‘bakım-uçurumunda’ buluyorum.’ Sistem, desteği 25 yaşında aniden sonlandırarak koruyucu aile bakımında büyüyen çocukları başarısızlığa mı uğratıyor?

Bakım sistemi konusunda deneyimli danışman Thuy Ly-Chambers, 25 yaşına girdikten sonra pandemi sırasında “iletişimi kesilip ciddiye alınmadıktan” sonra bakım sistemi tarafından nasıl ‘başarısız’ hissettiğini anlatıyor.

“Ben koruyucu aile bakımında büyüyen biriyim.” 

“O da ne?” ya da “Vay canına!” Bunlar, insanlara koruyucu ailede büyüdüğümü söylediğimde aldığım bazı tepkilerden. Tecrübelerime göre, insanlar koruyucu ailede büyümenin ne olduğu konusunda çok az farkındalığa sahipler ve koruyucu aile bakım sistemi hakkında bilgi sahibi olmadıkları sürece koruyucu aile bakımında büyüyenlerin karşılaştıkları zorlukların da farkında olmuyorlar.

Büyürken, en çok hasret kaldığım şey ırksal olarak öne çıkmadığım ya da en yakın akrabamı başvuru formlarında ‘koruyucu’ olarak belirtmek zorunda kalmadığım normal bir aileydi. Koruyucu ailemin Jamaikalı ve İrlandalı kökenleri, benim Vietnam kökenim ile birleştiğinde sıklıkla meraklı bakışlara ve sorulara sebep olurdu.

Ancak çok kültürlü bir evde büyümek, farklı bakış açılarına olan saygımı ve takdirimi de şekillendirdi. Geriye dönüp baktığımda, yerel yetkililerin beni desteklemek ve koruyucu aile yanına yerleştirmek için devreye girmesi hayatımı değiştirdi. 

İyiliğimi önemseyen ve beni daha fazlasını arzulamaya teşvik eden bir koruyucu aile yanına yerleştirildiğim için şanslıydım. Onların desteğiyle, Ortaöğretim Genel Sertifikası A Seviyeleri ile okuldan ayrıldım ve daha sonra en iyi sanat okullarından biri olan Central Saint Martins’de ve ardından Westminster Üniversitesi’nde okumaya devam ettim. 

Hem yerel yetkililerden hem de koruyucu ailemden gelen destek, koruyucu aile sisteminden bağımsız yaşama geçmeme yardımcı oldu. 

“Destek her dönüm noktasında azaltıldı”

2017 Çocuk ve Sosyal Hizmet Yasası’nın yürürlüğe girmesinden önce, koruyucu ailede büyüyenlere yönelik birçok hizmet, 21 yaşına geldiklerinde aniden sona erdi. İleri eğitime geçerken, eğitim almayıp koruyucu ailede büyüyenlerden daha fazla maddi ve duygusal desteğe hak kazandım.

Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, koruyucu ailede büyüyenlere eğitim durumu ne olursa olsun 25 yaşına kadar destek sağlandı. Yine de, bu güvenlik ağı, genellikle ömür boyu ailelerinden sınırsız destek alan, bakım sistemi deneyimi olmayan yaşıtlarımın tecrübesiyle taban tabana zıttır.

Koruyucu ailede büyüyenlerin refahı üzerine yakın tarihli “Hayatı İyi Kılan Nedir” adlı bir Coram Voice raporu, koruyucu ailede büyüyenler için yüksek refahın, hayatlarında kendilerini destekleyen ve onlara inanan insanlara sahip olmakla, kendilerini güvende hissetmeleri ile, yaşadıkları yere yerleşmekle ve kişisel danışmanlarıyla güvenilir bir ilişkiye sahip olmakla ilişkisi olduğunu keşfetti. 

Bu tamamen benim kendi tecrübemdi ama 25 yaşıma girdiğim anda bu değişti. Benim için 18, 21 ve 25 yaşlarına basmak, desteğin her dönüm noktasında azaldığını hatırlatmasıyla lekelenmişti. 25 yaşına basmak özellikle pandemi döneminde zordu ve bakım sistemiyle ilgili genel tecrübemi gölgeledi. 

Koruyucu ailede büyüyen birçok kişi gibi ben de kendimi aniden kenara itilmiş şekilde ‘bakım uçurumunda’ buluyorum. Bir gün kişisel danışmanım teselli ve öğütler veriyorken, bir gecede tüm destek aniden yok oldu. 

25 yaşından sonra yetişkinliğe geçerken koruyucu ailede büyüyenler için desteğe yatırım yapmaya devam edilmemesiyle, gençlerin bakımdayken refahını iyileştirmeye yönelik iyi işlerin yarım kalma riski vardır.

“İlişkim kesildi ve ciddiye alınmadım”

Politika uzmanları arasında daha fazlasının yapılması gerektiğine dair artan bir anlayış var. CoramBAAF’ta politika, araştırma ve geliştirme direktörü Dr. John Simmonds şunları söyledi: “Çoğu insan için aile desteği asla bitmez.”

“İster doğum günlerini veya diğer kültürel ve dini etkinlikleri kutlamak, ister hayatın olağan stresleri bunaltıcı hale geldiğinde sığınacağınız insanlara sahip olmak veya anne ve babanın bankasına erişmek olsun; aile, ömür boyu ailedir. Bakım sistemi 25 yaşında biteceği inancıyla çalışıyor. Öyle değil ve asla olmadı ve bu inanç ile bu inançtan kaynaklanan her şey acilen daha iyiye doğru değiştirilmelidir.”

Beklenmedik bir şekilde yerel yetkililerimin bilgim olmadan dava dosyamı kapattığını öğrendikten sonra, tekrar düşünmelerini istemek için birden fazla itirazda bulundum, böylece çözülmemiş bir sorunda bana yardımcı olmayı bitirebileceklerdi ancak cevapları hayırdı. Bu, 25. doğum günümden sadece haftalar sonra oldu.

Biyolojik ebeveynlerimin terkini zaten deneyimlemişken, kurumsal anne babamdan ikinci bir terki yaşamak, başka bir büyük darbe oldu. İlişkim kesildi ve ciddiye alınmadım; işte o an sistemin başarısız olduğunu hissettim. Hükümet, çocukların sosyal bakımına ilişkin uzun zamandır beklenen incelemesini yayınlamaya hazırlanırken, bu bakım uçurumunun ele alınması gerekiyor.

Bakım tecrübemi dönüştürmek

Yalnız olduğumun bilinciyle bunalmış haldeyken, karantina bana hayatımın tüm yönlerini incelemekten başka yapacak bir şey vermedi. Erken çocukluğumu, bakım konusundaki deneyimimi ve geleceğimin neler getireceğini düşündüm.

Kurumsal ebeveynimi kaybetmenin yasını tutuyordum. Ancak aylarca moralim bozuk hissettikten sonra nihayet direncimi yeniden oluşturmayı başardım ve düşüncelerimi koruyucu ailede büyüyenlerin yaşamları üzerinde etki yaratacak şeyler yapmaya kanalize etmeye karar verdim.

Koruyucu ailede büyüyenler için kamu hizmeti staj programı başvurumla ilgili güncellemeleri beklerken, önceki işverenim Long Tall Sally ve diğerlerinden aldığım bağışlar sayesinde, bağımsız yaşama geçiş yapan koruyucu ailede büyüyenler için evde başlangıç ​​paketleri oluşturmaya çalışıyorum. 

Bakım sisteminden ayrılma deneyimimi olumlu bir şeye dönüştürmek istiyorum. Yirmi beş sistemin beni bıraktığı yaş ama benim ‘bakıma ihtiyacı olan çocuk’ olmayı bıraktığım yaş değil. Yüz maskeleri yapan küçük bir işletme kurdum ve bakımın 25 yaşında durmasına gerek olmadığını göstermek için koruyucu ailede büyüyenlere 25 adet yüz maskesi hediye etmeyi planlıyorum. 

Koruyucu ailede büyüyen biri olarak hayatın zorluklarının altında ezilmek yerine, bana verilen limonları limonata yapmak için kullanacağım.

 

Thuy Ly-Chambers, Coram Voice’ta Bakım Deneyimli Danışmandır. Yolculuğunu Instagram’da takip edebilirsiniz: @freshlymadelemonaide9

 

Bu yazı Tuğba Oğmaç tarafından Hayat Sende Derneği adına Türkçeye kazandırılmıştır.

Yazının orijinal linkine ulaşmak için tıklayınız.

Hayat Sende’nin pozitif toplumsal dönüşüm çalışmalarına destek vermek için tıklayınız.

 

 

 

19 Yaşındaki Genç Kız Koruyucu Aile Yaşını Doldurduktan Sonra Eski Sosyal Hizmet Görevlisi Tarafından Evlat Edinildi

Monyay Paskalides, doğduğu gün ve sosyal hizmet görevlisi Leah Paskalides tarafından resmi olarak evlat edinildiği gün olmak üzere artık iki doğum günü kutluyor.

Florida Bredantanlı 19 yaşındaki Monyay çocukluğunun büyük bir kısmını koruyucu ailede geçirdi. Altı sene önce 32 yaşındaki Leah onun sosyal hizmet görevlisi oldu. Leah “Good Morning America” adlı televizyon programında bir defa Monyay’ın güvenini kazandıktan sonra kısa bir sürede birbirlerine bağlandıklarını söyledi. Monyay’in yol göstericisi haline geldi ve Monyay 18 yaşına gelerek koruyucu aile programından çıktığında ona yardım etti. Monyay, yetişkinlerin her an ona yardım edebildiği bir evden çıkıp tek başına kaldığı için o dönemlerin zor geçtiğini söyledi.

Leah, Monyay’i çıkar çatışmasına yol açacağı için henüz koruyucu aile programındayken evlat edinemezdi. Ancak yetişkinken evlat edinilen bir adam hakkında bir belgesel izledikten sonra bu fikre açık olup olmayacağını görmek için Monyay’e ulaştı. Good Morning America programında “Onu seven ve onun için bunu yıllar önce de ve şimdi yetişkinken de yapacak biri olduğunu bildiğinden emin olmak istedim” dedi.

Monyay bu fikre çok sevinmişti ve Good Morning America programında bir anneye sahip olmanın hayatı boyunca istediği tek şey olduğunu söyledi. Leah 27 Nisan’da Monyay’i resmi olarak evlat edindi. Monyay, soy ismini değiştirdi ve artık Leah’ya “anne” diye sesleniyor. Monyay aynı zamanda koruyucu aile programındaki gençler için bir yol gösterici ve onlarla beklentileri ve hayatta başarabilecekleri hakkında konuşuyor. “Evlat edinilmeyi hiç beklemiyordum ama işte oldu.” diyor ve yeni annesi için “benden hiç vazgeçmedi” diye ekliyor.

 

Bu yazı Deniz Yıldırım  tarafından Hayat Sende Derneği adına Türkçeye kazandırılmıştır.

Yazının orijinal linkine ulaşmak için tıklayınız.

Hayat Sende’nin pozitif toplumsal dönüşüm çalışmalarına destek vermek için tıklayınız.

 

 

 

JK Rowling, Öğrencileri Yetimhanelerde Gönüllü Ol(ma)maya Çağırıyor

Yazar, ‘yetimhane turizminin’ aileleri birbirinden ayırdığını ve çocukları istismara karşı savunmasız hale getirdiğini öne süren kanıtların altını çiziyor.

JK Rowling, dünyanın dört bir yanındaki öğrencilere yetimhanelerde “gönüllü olmama” çağrısında bulunarak, “yetimhane turizminin” aile ayrılığını ve çocuk ticaretini tetiklediğine dair ortaya çıkan kanıtlara değindi. 

Genç liderler için küresel forum olan Londra’daki One Young World zirvesinde konuşan Harry Potter yazarı ve çocuklara yardım kuruluşu olan Lumos’un kurucusu ve başkanı Rowling, yetimhanelerin çocuklara ve topluluklara “telafisi imkânsız zararlar” verdiğini ve “istismara neden olduğunu” söyledi.

Rowling: “En iyi niyetlere rağmen üzücü gerçek şudur ki yetimhanelere yapılan ziyaret ve yetimhanelerdeki gönüllülük, çocukları ailelerinden ayıran ve onları ihmal ile istismar riskine sokan bir endüstriyi yönlendiriyor.” dedi.

“Kurumsallık, dünyadaki çocuklara yapabileceğiniz en kötü şeylerden biridir. Çocukların normal gelişimleri üzerinde büyük etkileri vardır. Çocukları istismara ve insan ticaretine karşı savunmasız hâle getirir ve yaşam şanslarını büyük ölçüde etkiler. Ve bu korkunç istatistikler, iyi yönetilen yetimhaneler olarak göreceğimiz yerler için bile geçerli … Çocuklar üzerindeki etkisi bütün dünyada düşüktür. “

Rowling, yetimhane turizmine ve gönüllülüğe karşı tavırlara meydan okumak için üç yıllık küresel bir kampanya başlatıyordu: “HelpingNotHelping (Yardımcı Olmamak)”. Kampanya, Birleşik Krallık Dışişleri ve Milletler Topluluğu Ofisi tarafından, yetimhane turizmi ve gönüllülüğünün verdiği zararlara yönelik uyarılar ile birlikte destekleniyor. 

Lumos’a göre çok sayıda gönüllü, turist ve sırt çantalı gezgin her yıl yurtta kalan çocukların kurumlarını ziyaret ediyor ve milyonlarca dolarlık bir turizm endüstrisi yaratarak çocukların her türlü istismar riskiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyor.

Hayır kurumları, kurumlardaki çocukların kendi canlarına kıyma olasılıklarının 500 kat, sabıka kaydına sahip olma ihtimalinin 40 kat ve fuhuş yapma olasılığının 10 kat daha fazla olduğunu iddia ediyor. 

Lumos ve YouGov tarafından perşembe günü başlatılan bir kampanya, gönüllülerin ziyaretlerinin verebileceği potansiyel zarardan yüksek olasılıkla farkında olmadıklarını öne sürmektedir. Birleşik Krallık’taki öğrencilerin tahminen üçte ikisinin yurt dışındaki bir yetimhanede gönüllü olmanın öz geçmişlerini veya kariyer hedeflerini iyileştireceğine inanıyor ve her beş kişiden birinin yurt dışındaki bir yetimhaneyi ziyaret etmiş ya da bu yetimhanede gönüllü olarak çalışmış ya da bu gönüllüleri tanıyan birini tanıyor. 

Lumos’un araştırmasına göre, öğrencilerin büyük çoğunluğu şu anda dünya çapındaki yetimhanelerde yaşayan 8 milyon çocuğun %80’inin en az bir tane hayatta olan ebeveyne sahip olduğunun farkında değil. 

Alex Christopoulos (Lumos CEO yardımcısı), “Yetimhanelerdeki çocukların çoğu ‘yetim’ bile değil – yoksulluk, engellilik veya eğitim alma gibi nedenlerle oraya yerleştiriliyorlar ve birçoğunun doğru destek verildiğinde onlara bakabilecek bir ailesi var.” 

 “Bu yetimhanelerin aldığı büyük miktardaki uluslararası fon ve desteğin aileleri bir arada tutmaya yardımcı olmak için kullanılabilmesi bir trajedidir.”

Kenya’dan Bir Genç Dünya elçisi olan Ruth Wacuka, yaşayan iki ebeveyni olmasına rağmen üç kardeşi ile Nairobi’deki bir yetimhaneye yerleştirildi. Ebeveynlerine kendisinin besleneceği ve eğitim alacağı söylenmesine rağmen, okula gitmesinin nadir olduğunu ve her yıl binlerce turist yetimhaneyi ziyaret etse bile sık sık aç kaldığını söyledi.

Dört günlük zirvede dinleyicilere: “Yetimhane bir zürafa sığınağının yanındaydı, bu yüzden kaç ziyaretçi alacağımızı tahmin edebilirsiniz.” Dedi. 

“Zürafaların fotoğraflarını çekmek için sığınağa gelirler ve ardından benim fotoğrafımı çekmek için yetimhaneye gelirlerdi. Ancak çocuklar turistik ortamlar değildir. Onlar hayvan değiller. Hayatları ve kaderleri var. ” dedi.

Lumos’un insan ticaretiyle mücadele konusunda kıdemli danışmanı Chloe Setter, önümüzdeki aylarda Lumos tarafından yayınlanacak kanıtların bağış ve gönüllüleri çekmek için dünya çapında çocukların giderek daha fazla kurumlara kaçırıldığını göstereceğini söyledi.

Setter: “Pek çok yetimhane -özellikle de kayıtsız yetimhaneler- bir iş yeri gibi işletiliyor ve onların sık sık turistik bölgelerde yer almaları bir tesadüf değildir.” dedi. 

“Sahada gördüğümüz şey, bazen onlara para ödeyen veya başka bir şekilde çocuklarını ‘daha iyi bir yaşam’ için yetimhaneye bırakmaya teşvik eden ‘çocuk bulucular’ tarafından hedef alınan aileler ve çocukları. Temel nedenlerden biri, genellikle yoksulluktan kaynaklanıyor. “

CO, çocuklarla gönüllülük konusundaki resmî tavsiyesinde, yetimhane gönüllülerinin ve ziyaretçilerinin “bilinçli olmadan çocuk istismarına katkıda bulunabileceklerini” ve kendilerini “uygunsuz davranış suçlaması” riskiyle karşı karşıya bırakabileceklerini vurguluyor. Ayrıca “ilgili eğitim ve deneyime sahip olmayan gönüllülerin düzenli değişiminin çocukların gelişimi ve duygusal refahı için zararlı olabileceğini” belirtiyor. 

Lumos, #HelpingNotHelping kampanyasının okullara, kolejlere ve üniversitelere destek çağrısında bulunduğunu çünkü daha önce yetimhaneleri ziyaret eden öğrencilerin çoğunun bunu eğitim kuruluşları aracılığıyla yaptığını söyledi.

Rowling; geniş vakit buldukları yıllarında yurtdışına seyahat etmeyi veya yurtdışında gönüllü olmayı ümit eden öğrencilerin, birlikte çalışmayı ümit ettikleri kurumları araştırmaları gerektiğini söyledi.

 “Bugün gençlere mesajım: Evet, gönüllü ol! – Ama dikkatli ve düşünceli plan yap. Zamanınız ve enerjiniz değerlidir. Bu ikisini akıllıca kullanın ve bu iki şey dünyayı değiştirmeye yardımcı olurlar.- Yetimhanelerde gönüllü olmayın. Bunun yerine çocukları kurumlara neyin ittiğine bakın ve zamanınızı yoksullukla mücadele eden veya toplumları hayati hizmetlerle destekleyen projelere ayırın.”

Bu yazı Elif Yavaş tarafından Hayat Sende Derneği adına Türkçeye kazandırılmıştır.

Yazının orijinal linkine ulaşmak için tıklayınız.

Hayat Sende’nin pozitif toplumsal dönüşüm çalışmalarına destek vermek için tıklayınız.

 

Yetimhane Turizmine İlişkin Kanıtların Bir Özeti

Gerçek kapsamı tam olarak bilinmemekle birlikte dünya genelinde 8 milyon kadar çocuğun yetimhane olarak da bilinen yatılı bakım kurumlarında yaşadığı tahmin edilmektedir. UNICEF’in 140 ülkeden topladığı veriler, en az 2.7 milyon çocuğun yetimhanelerde yaşadığını göstermektedir, ancak kayıt dışı yetimhanelerde yaşayan pek çok sayıda çocuk bu verilere dahil edilmediğinden bu durum buzdağının görünen yüzü olarak ifade edilmiştir.

Yetimhanelerde yaşayan çocukların %80’inden fazlasının hayatta olan en azından bir ebeveyni olup çocukların bakıma alınmasının altında yatan temel neden yoksulluktur. Diğer yaygın nedenler içerisinde ise engellilik, eğitime erişim, terk ve ayrımcılık bulunmaktadır. Engelli çocukların terk edilme ve yetimhanelere yerleştirilme riski çok yüksektir. Bu durum sıklıkla damgalanma nedeniyle veya ailelerin çocuklarını desteklemek için ihtiyaç duydukları sosyal hizmetlere, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişim olanaklarının olmaması nedeniyledir. Ayrıca engelli çocukların yetimhanelerde şiddete veya istismara maruz kalması daha muhtemeldir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde ve Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’de, çocukların bir aile ortamında yetişmesi gerektiği ve önceliğin çocuğun ebeveynlerine ve akrabalarına çocuğa layıkıyla bakabilmesi ve gereksiz ayrılıkların önlenmesi için destek verilmesi olduğu açıkça ifade edilmiştir. Yoksulluk bir çocuğu ailesinden ayırmanın tek nedeni asla olmamalıdır.

Yetimhaneler yoksulluğa karşı uygunsuz bir tepkidir. Yetimhanelerdeki çocuklara bakmak, ailelerin güçlendirilmesi için sosyal hizmet uzmanları işe almaktan 6 ila 10 kat ve koruyucu aileden 3 ila 5 kat daha maliyetlidir.

Yetimhaneler çocukların ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli donanıma sahip değildir ve yetimhanelerin çocukların bilişsel, sosyal, duygusal ve fiziksel gelişimlerini olumsuz olarak etkilediği bilinmektedir. Yetimhaneler çocukların birincil bakıcılarla güvenli bağlanma oluşturmasına olanak sağlamaz ve bağlanma bozuklukları ile ilişkilendirilirler. Bu etkiler küçük çocuklar için daha şiddetlidir ve bakımda geçirilen süreyle birlikte artmaktadır.

Yetimhanelerde büyümenin etkileri gençleri yetişkinlik dönemine kadar etkilemeye devam edebilir. Zihinsel sağlık sorunları yaşamaları, sağlıklı ilişkiler kurma ve bağımsız yaşamın getirdiklerine uyum sağlama konularında mücadele vermeleri daha muhtemeldir. Rus yetimhanelerinden ayrılanların son durumları hakkında yapılan bir çalışmada %20’sinin sabıka kaydının olduğu, %14’ünün cinsel istismara uğradığı, %10’unun intihar ettiği ortaya çıkmıştır. Bir başka çalışma, Moldova’daki yetimhanelerden ayrılan gençlerin insan ticaretine maruz kalma olasılığının 10 kat daha fazla olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Ayrıca, yetimhanelerde yaşayan çocukların şiddet, istismar ve ihmal konularında artan bir risk içerisinde oldukları ortaya çıkarılmıştır. Beş ülkede yürütülen bir çalışma bu yetimhanelerde yaşayan çocukların %50,3’ünün fiziksel veya cinsel istismara maruz kaldığını göstermiştir. Bir başka çalışma çocukların %36’sının duygusal istismara uğradığını ve %57’sinin duygusal olarak ihmal edildiğini ortaya çıkarmıştır.

Yetimhane gönüllülüğü ve yabancı kaynak, çocukların yetimhanelerde bakılması için talep yaratmaktadır. Bazı yetimhaneler, çocukların buralara alınmasına teşvik oluşturacak şekilde çocuk başına veya gönüllü bağışlarına göre fon almaktadır. Bazı yozlaşmış yetimhanelerde, bağışlar veya çocuk kaçakçılığı yoluyla kar elde edebilmesi için ebeveynlere çocuklarını yetimhanelere bırakmaları için para teklif edilmekte veya ebeveynler buna zorlanmaktadırlar. Haziran 2018’de gerçekleştirilen bir küresel gönüllülük pazarı analizi, başlıca 10 küresel yetimhane gönüllülük noktasının Nepal, Kenya, Gana, Kamboçya, Tanzanya, Uganda, Güney Afrika, Hindistan, Peru ve Kosta Rika olduğunu belirlemiştir. ABD, Birleşik Krallık ve Avustralya ise yurtdışındaki yetimhanelere gönüllü gönderen ilk üç ülke olarak belirlenmiştir.

 

Bu yazı Gözde Çağar  tarafından Hayat Sende Derneği adına Türkçeye kazandırılmıştır.

Yazının orijinal linkine ulaşmak için tıklayınız.

Hayat Sende’nin pozitif toplumsal dönüşüm çalışmalarına destek vermek için tıklayınız.

 

 

 

Türkiye’de Çocuk Koruma Sistemi ve Koruma Altındaki Çocuklar

Çocukların bakımı, yetiştirilmesi, ihtiyaç ve isteklerinin karşılanması salt anne babanın görev ve sorumluluğu olduğu inancı, çocuğun korunmasında ailenin yanında toplumun da sorumluluğu olduğu bilincinin gelişmesine evrilmiştir. Bir çocuğun ailesi yanında bakımı ve korunması için alınabilecek önlemler ve hizmetler deyince, bu alandaki sosyal politika ve uygulamalar, yasal düzenlemeler, ailenin güçlendirilmesi ve desteklenmesini hedefleyen tüm kararlar eş zamanlı olarak düşünülmelidir. 

Yapmış olduğumuz geniş çaplı literatür taramasında dergi makaleleri, süreli makaleler, araştırmalar, derlemeler, yüksek lisans ve doktora tezleri, raporlar ve daha birçok araştırmanın taramasıyla ilgilenilmiştir. Araştırmalarda karşılaştığımız benlik algısı, var olan eşitsizlikler, akran zorbalığı, öz şefkat gibi temel konuların, çocuk bakımı, çocuğun korunması, çocuk refahının sağlanması ve çocuk bakım sisteminin iyileştirilmesi adına oldukça önem arz ettiğini görmekteyiz. Bakım hizmetleri aile yanında bakım ve kurum yanında bakım olmak üzere iki ana dal olarak ayrılmaktadır. Her iki bakım sürecinde de çocuk refahı kapsamında çocuğun yüksek yararının gözetilerek en iyi ve en sağlıklı şartlarda büyümesine ön ayak olunması gerekmektedir. 

Çocukların korunması görev ve sorumluluğu giderek bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp neredeyse tüm sivil toplum örgütlerine ve özel girişimciliğe bırakılması son yıllarda gerçekleştirilen tartışmaların başta gelen konusu olmuştur. Korunma ihtiyacı olan çocuklar ve onlar için uygulanan bakım uygulamalarını inceleyen birçok araştırma, kurum bakımı ve aile yerine geçebilen bakım yöntemlerinden olan koruyucu aile hizmetini karşılaştırmakta ve önemli geri bildirimler toplamaktadır. Anne ve babası ile birlikte büyüyen, ailesinin desteğini, ilgisini ve sevgisini hisseden çocuklar hayata ve karşılaşabileceği zorluklara karşı daha güçlü bir duruş sergilemektedir. Kurum bakımında kalan çocuklarda olumlu bağlanmanın olmaması, düşük benlik algısının var oluşu ve sosyal desteğin zayıf kalması gibi durumlar gözlemlenmiştir. Aynı zamanda geleneksel koruyucu aile adı altında Türkiye’de biyolojik ailesi yanında bakım göremediği için bir akrabası yanında bakılıp korunan, haklarından korunma kararı olmayan ve kamunun herhangi bir şekilde ilgi alanında olmayan çok sayıda çocuk bulunmaktadır. Geleneksel koruyucu aile kapsamında bakımları gerçekleştirilen çocukların bakımı ve korunması kamunun ilgi alanında olmalı, kayıt altına alınmalı, zorunlu denetim sağlanmalı ve ilk önce çocuğa sonra aileye gerekli her türlü destek sağlanmalıdır. 

Raporlar, araştırmalar ve paylaşılan vaka örnekleri sonucunda 2828 Sosyal Hizmetler Kanunu ve 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun gelişen ve değişen gereksinimler için yeniden ele alınması ve çocuğa yönelik hukuki uygulamaların tek bir çatı altında toplanması sistemde var olan problemlerin çözümünde önemli rol oynayacaktır. 

 

Bu yazı Rabia Nur Bülbül tarafından, Türkiye’de çocuk koruma sistemine ilişkin akademik yayın taraması sonucunda kaleme alınmıştır. Rabia Nur Bülbül, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet bölümü son sınıf öğrencisidir. Bülbül şu an Türk Kızılayında stajına devam etmekte ayrıca Hayat Sende Derneği’ne gönüllü olarak destek vermektedir.

Hayat Sende’nin pozitif toplumsal dönüşüm çalışmalarına destek vermek için tıklayınız.

 

Yararlanılan Kaynaklar:

Türki̇ye’de Çocuk Koruma Si̇stemi̇ ve Koruyucu Ai̇le Uygulamaları Üzeri̇ne Bi̇r Değerlendi̇rme, Kasım Karataş, 2007, Dergi Makalesi 

Türki̇ye’de Çocuk Refahı Bağlamında Korunmaya Muhtaç Çocuklara Sunulan Bi̇r Hi̇zmet: Koruyucu Ai̇le Hi̇zmeti̇, Sinem Yıldırımalp Özge Hiz, 2018, Dergi Makalesi 

Sosyal Problem Çözme Programının  Korunma İhti̇yaci Olan Ergenler ve Çocuk Evi̇ Sorumluları Üzeri̇ndeki̇ Etki̇si̇, Ayşegül Erçevik, 2018, Doktora Tezi