Sansasyonel manşetler duruma çok çok az ışık tutuyorlar ve faydadan çok zarar veriyorlar. (Fotoğraf: dmalik/The Times’)
Ebeveynlerim, 25 yıldır koruyucu ailelik yapıyorlar ve onlar gibi daha fazla insana ihtiyacımız var. Koruyucu aileler açısından içinde bulunduğumuz bu sıkıntılı dönemde, The Times gazetesinin kapağı faydadan çok zarar getirecek gibi duruyor.
Koruyucu aileler devlet adına çok değerli bir görevi yerine getiriyor ve çocuklara, hak ettikleri ama belki de başka türlü hiç sahip olamayacakları çocukluklarını yaşama imkanı veriyorlar. Ancak, hem bu ailelerin hem de koruma altındaki çocukların durumunu tartışmak için yeterince zaman ve enerji harcanmadığını düşünüyorum.
Bu durumda, ulusal bir gazetenin ilk sayfasını bu konuya ayırmasını olumlu karşılayacağımı düşünebilirsiniz. Ancak tam tersine, pazartesi günü The Times gazetesinin “Hristiyan çocuk, zorla Müslüman bir ailenin koruması altına verildi” başlıklı haberini görünce dehşete düştüm. Haberin devamında; “beyaz Hristiyan çocuk ailesinden koparıldı … peçe giyen bir koruyucu ailenin evinde yaşıyor. İddialara göre burada Arapça öğrenmesi için teşvik ediliyor” yazıyordu.
Müslüman olarak yaşayan ebeveynlerim; 25 yıl boyunca neredeyse her türlü etnik çevreden ve inançtan (yenidoğan bebeklerden gençlere kadar) birçok çocuğa koruyucu ailelik yaptılar. Yerel yetkililer; çocuğun sosyal geçmişi ve kökeni ile uyumlu kültürel eşleşmeler sağlamaya çalışsa da, bu her zaman mümkün olmuyor ve hesaba katılması gereken başka unsurlar da var.
Örneğin; çocuğun kendi okuluna devam edebilmesi için, yakın çevrede bir eve yerleştirilmesi dikkate alınması gereken bir noktadır. Çocuğun yaşadığı bunca karmaşa içerisinde, okulun sabit bir unsur olarak kalması önemlidir.
*Ayrıca, söz konusu dinler tam tersi olsaydı, aynı curcuna yaşanacak mıydı diye merak ediyorum.
Durum böyle olunca; aileler, çocukların dini inançlarını yaşayabilmelerini ve kültürel miraslarına bağlı kalabilmelerini sağlamak için ciddi bir çaba gösteriyorlar. Bir aile bireyi ile ne kadar ilgileniyorlarsa, onlarla da en az o kadar ilgileniyorlar. Biz, aile olarak hep Noel’i ve Paskalya Bayramı’nı kutladık. Çocukların da, eğer isterlerse kendi inançlarını yaşabilmelerini sağlamaya çalışırdık.
The Times gazetesi muhabirinin ilettiklerinden fazlasını bilmeden, Tower Hamlet olayının detayları hakkında yorum yapmak mümkün değil. Şüphesiz, koruyucu aileler ile ilgili pek çok olayda olduğu gibi burada da karmaşık bir durum söz konusu ve olayın dışındakilerin tüm gerçeği bilmesi mümkün görünmüyor. Yerel yetkililer bu olayı araştıracaklardır. Ayrıca; koruma altındaki çocukların yerleştirilmesi konusunu araştırmaları için, milletvekillerine de çağrılar yapıldı.
Fakat sansasyonel başlıklar olaya çok az ışık tutuyorlar ve olumsuz sonuçlara da yol açabiliyorlar. Çocuğun Müslüman bir aileye “zorla” verildiği şeklindeki ifadeler, koruyucu aile sistemi ile ilgili ayrıntıları tamamen görmezden geliyor. Aslında, çoğu çocuk koruyucu ailelerin yanına giderken biraz tereddüt gösterir. İlgilendiğimiz çocukların neredeyse hepsinin, kendi evlerine dönmek istedikleri ve ağladıkları zamanlar oldu. Ancak; yine aynı çocuklar, zaman içinde benim evimin onların evi olduğunu söylemeye başlıyorlar ve buradan ayrılmak istemiyorlar.
Beni sinirlendiren nokta, bu olayın Hristiyanlık ve İslam arasında bir çatışma varmış gibi sunulmasıdır. Eğer koruyucu aile Müslüman olmasaydı, yine de bu haber ön sayfada yer alır mıydı? Doğrusu merak ediyorum. Başlık, koruyucu ailenin Müslüman bir aile olması durumunun bizzat bir güvenlik sorunu teşkil ettiğini ima ediyor. Ben, Müslümanların mükemmel olduğunu söylemiyorum. Ancak, insanların değerlendirilecekleri ana kriter inançları ve ırkları mı olmalı?
Bu haberde kötü niyetliymiş gibi tasvir edilen bazı durumlar aslında masumane olabilir. Örneğin: Arapça kullanımı. Eğer söz konusu aile Fransızca konuşan bir aile olsaydı, çocuğa Fransızca öğretilmesi konusunda da bu çekinceler olacak mıydı? Sadece Müslüman ailelerde değil, pek çok evde ikinci bir dilin kullanılması oldukça normaldir. Önemli olan, çocuğun kabul gördüğünü ve dışlanmadığını hissetmesidir. Bu konudaki çabalar, çocuğun kendisini aileye tümüyle bağlı hissetmesini ve aile etkinliklerine katılmasını sağlamak içindir.
Burada uygulanan çifte standartları sorguluyorum. Acaba; Müslüman bir ailenin beyaz bir çocuğun koruyucu ailesi olmasını şaşkınlıkla karşılayanlar, geçmişte siyahi ve azınlık etnik gruplardan çocuklara koruyucu ailelik yapan veya onları evlat edinen beyaz aileler hakkında da aynı görüşe sahipler mi? Bu durum kimse tarafından sorgulanmıyordu.
Ayrıca, söz konusu dinler tam tersi olsaydı aynı kargaşa yine yaşanacak mıydı diye merak ediyorum. Şu bir gerçek ki, koruyucu aile bulma konusunda tüm sosyal çevrelerde sıkıntı yaşanıyor. Ancak, bu durum kendilerini Müslüman olarak tanımlayanlarda daha da belirgin. Aslında; gayrimüslim bir ailenin Müslüman bir çocuğa koruyucu ailelik yapma ihtimali, Müslüman bir ailenin gayrimüslim bir çocuğa koruyucu ailelik yapma ihtimalinden çok daha fazladır. Çok az İngilizce bilen veya hiç bilmeyen pek çok çocuk, sadece İngilizce konuşan ailelerin yanına yerleştiriliyor. Bu durum ise nadiren haber değeri taşıyor. Çocukların dini ihtiyaçlarının karşılanması çok önemli olsa da, daha da önemli olan şey onların zararlardan korunmasıdır.
Hepimiz biliyoruz ki sansasyon yaratan haberler rağbet görüyor. İnsanların bir makaleyi okumalarını sağlamak için, İslam’ın İngiliz değer yargıları ile bağdaşmadığını gösteren dikkat çekici bir anlatımdan daha iyi bir yol olabilir mi? Böyle ifadeler, sadece benzer eğilime sahip diğer gazetelere malzeme vermekle kalmıyor. Aynı zamanda, Müslümanlara karşı sınırsız nefreti teşvik edenleri de besliyor. (Katie Hopkins’in twiti ve ona yapılan korkunç yorumlar bu duruma tipik bir örnek).
Basın, sağlıklı bir demokrasinin şekillenmesinde ve hesap verme sorumluluğunun desteklenmesinde önemli bir rol oynuyor. Aynı zamanda, haberciliğin dengeli ve sorumluluk sahibi olmasını sağlamakla da görevli.
Bizler, böyle hikayelerin sunum şekillerinin nasıl dallanıp budaklanabileceğini dikkatle değerlendirmek zorundayız. İngiltere’de yaşayan pek çok Müslümanın; üzerlerine çamur atılma korkusuyla başlarını kaldırmaya çekindiği bu dönemde, bu durum daha az Müslümanın koruyucu aile olması ile sonuçlanmayacak mı? Çoğunluk, Müslümanları mümkün oldukça toplumla bütünleşmeye ve daha geniş çevrelerde yer almaya çağırırken; eğer koruyucu aile olmaya karar verirlerse, bu istekleri hakkında şüphe oluşturmak doğru mu?
Sonuç olarak, olabildiğince geniş bir koruyucu aile havuzuna ihtiyaç duyuyoruz. Bütün aileler güvenlik incelemesi ve geniş kapsamlı bir eğitim sürecinden geçirilerek koruyucu aile olmaya kabul ediliyor. Yani gerekli tedbirler alınıyor. Ek incelemelere ihtiyaç duyuluyor olabilir. Ancak bu haberdeki gibi bir propagandanın sonucu olumsuz olacaktır ve çocuğun yararına olmayacaktır. (Zaten, hikayenin gerçek detayları göründüğünden çok daha karmaşıktır.)
Şimdi bizim için; koruyucu aile sisteminin durumunu, yerel otoriteler üzerindeki baskıyı, giderek artmakta olan koruma altındaki çocuk sayısını ve tüm sosyal çevrelerden aileleri ileride koruyucu aile olmaya nasıl teşvik edebileceğimizi dürüstçe tartışma zamanı.
- Esmat Jeraj, Müslümanların sosyal hayata katılımlarındaki engelleri haber yapan The Missing Muslims’da editör olarak çalışmaktadır. Kişisel yetkisine dayanarak yazı yazmaktadır.