Çocuk nüfus oranı Avrupa Birliği üye ülkelerinden yüksek olan Türkiye’de nüfusun yaklaşık 23 milyonunu çocuklar oluşturmaktadır.1 Çocuk işçiliği, çocukların evlendirilmesi, ihmal-istismar riski, bakım verenden yoksun kalma, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişememe riski göz önüne alındığında yaklaşık 23 milyon çocuğun bulunduğu Türkiye’de risk altında bulunan çocuk sayısı en az 2 milyon olarak değerlendirilmektedir. En az 2 milyon çocuğun risk altında olduğu bir ülkede TÜİK ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, ALO 183 Danışma Hattı verilerine göre yaklaşık 500 bin çocuk bir şekilde güvenlik birimleri ile irtibat kurmuştur, ancak risk altındaki 1 milyon 500 bin çocuk sistemde hiçbir şekilde yer almamaktadır.2 Risk altındaki çocukların çocuk koruma sisteminde yer almaması ve bu çocukların içinde bulunduğu risklerin bilinmemesi halihazırda bir sorun oluşturmaktaydı. Bunun üzerine 6 Şubat’ta yaşanan depremler ile birlikte çocukların içinde bulunduğu riskler daha da artmıştır. Türkiye’nin güneydoğusu ve Suriye’nin kuzeyinde oluşan iki yıkıcı depremin üzerinden iki ay geçti. Yaklaşık 5 milyon çocuğun etkilendiği depremden sonra 850.000’den fazla çocuk, hasar görmüş veya yıkılmış evlerini terk etmek zorunda kalarak başka yerlerde yaşamaya başladı. Depremler sırasında ve sonrasında hayatını kaybeden ve yaralanan çocukların sayısı binlerce olarak tahmin edilmektedir.3 Türkiye’de bulunan yaklaşık her beş çocuktan biri deprem bölgesinde yaşamaktadır ve afetten doğrudan etkilenmiştir. Üzerinden 2 ay geçen depremde kayıp ve refakatsiz çocuklar bulunmaktadır. Ambulansa bindirildikten ya da hastaneye götürüldükten sonra çocuklarından haber alamayan aileler, Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından Alo 183, E-Nabız, Alo 184, 10 hatlı çağrı merkezi, refakatsiz çocuklar arama ekranı gibi uygulamalar aracılığıyla çocukların aramasını yapmaktadır.4
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın refakatsiz çocuklar arama ekranında 1.915 kayıtlı, 1.786 aileye teslim edilen, 41 hastanede takip edilen, 80 kuruluş bakımına alınan, 1.894 kimliği bilinen, 21 kimliği bilinmeyen çocuk olarak listelenen ve sürekli güncellenen verilerle deprem yaşamış ve bakanlığın veri tabanı ve ihbar hatlarına bırakılan çocukların kayıtları bulunmaktadır.5 Burada dikkat çekilmek istenen konu sadece sayılar değildir. Ancak konunun bu denli sayılar üzerinden ilerlemesinin nedeni durumun ehemmiyetini gösterecek verilerin ortaya çıkarılması ve veriler temel alınarak müdahalelerin gerçekleştirilmesi gerekliliğinin vurgulanmasıdır. UNICEF, Türkiye’yi ve Kuzey Suriye’yi sarsan iki büyük depremden iki ay sonra, bugün, 2,5 milyon çocuğun insani yardıma ihtiyaç duyduğu, çocukların yoksulluk, çocuk işçiliği ve çocuk yaşta evlilik riskiyle karşı karşıya olduğu konusunda uyarıda bulunmaktadır.6 Elimizdeki bulgular göz önüne alındığında deprem sonrasındaki kriz sürecinin halen devam ettiğini söyleyebiliriz. Depremden etkilenen çocuklar ile ilgili yapılan açıklamalara göre süreçten etkilenen çocukların oranı yüksek ancak ilgili mercilerin veri tabanlarına ve ihbar hatlarına ulaştırılan çocukların oranı çok düşüktür. Çocukların yaşadığı kriz süreci ardından yaşama ihtimalleri bulunan riskler göz önüne alındığında süreçle ilgili harekete geçilmesi ve çocuk temelli hizmetlerin artırılması gereklidir. Sistem tarafından ulaşılmayan çocukların karşılaştığı risklerin, sorunların ve ihtiyaçlarının görünür olması gerekmektedir. Tüm bunlar için öncelikli olarak çocukların durumlarına dair daha net bilgilerin sağlanması, verilerin güvenilir ve tek bir yerde toplanması önem arz etmektedir. Bu şekilde yaşanacak bilgi kirliliği ve belirsizlerin önüne geçilerek daha uygun hizmet sunumlarının önü açılacaktır.
Bu yazı İlknur Erbulut tarafından Hayat Sende Derneği adına hazırlanmıştır.
Pozitif sosyal dönüşüm için bağışlarınızla destek olun. Bağış yapmak için tıklayınız.