Bağlanma; çocuk ve çocuğa bakım veren kişi arasında oluşan, çocuğun kendisine bakım veren
kişiyle ilişki kurması, bakım veren kişiye ihtiyaç duyması, onu araması ve ona yönelik
yakınlık arayışı gibi davranışlarda bulunması ile kendini gösteren, sürekliliği olup yaşam
boyu devam eden duygusal, özel ve uzun süreli, samimi bir bağın oluşum sürecidir.
Bebeğin, doğduktan sonra çevresiyle kurmaya başladığı bu bağ, hayatının diğer dönemlerinde
kuracağı ilişkilerin temelini oluşturmada doğrudan etkili olmaktadır. Erken dönemde yaşanan
travma, ayrılık, sevdiklerini kaybetme veya yakın ilişki temelli diğer sorunlar ileriki dönemde
yaşanan kaygı bozukluğu, depresyon, öfke kontrol problemi, duygusal kopukluk, kendini ve
duygularını kontrol etme kapasitesi ile yakından ilişkilidir.
Kısaca bağlanma, insanların duygusal olarak birbirine bağlanma yeteneği ve ihtiyacıdır.
Türkiye’de koruma altındaki çocukların hayata hazırladığı kurum çeşitleri; çocuk evleri,
çocuk evleri sitesi ve ihtisaslaştırılmış çocuk evleri sitesidir. Bu bakım modellerinden birinde
yetişen çocuklar, genellikle aile bağlarından yoksun olarak büyümekte ve bu durum onların
bağlanma ihtiyaçlarını büyük oranda etkilemektedir. Kurum bakımında yetişen çocuklar için
sağlıklı bağlanma ilişkileri, güvenli ve destekleyici bir bağlanma örüntüsünde büyümeleri ile
sağlanabilir. Yetişkinlerin, çocuklarla bağ kurması ve onlara güven duygusu aşılaması,
çocukların duygusal ihtiyaçlarını karşılaması için önemlidir. Çocuklar, bağlandıkları
yetişkinler aracılığıyla sevgi, anlayış, empati gibi temel duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilir.
Bu bağlantılar, çocukların duygusal sağlamlıklarını artırabilir, kendilerini daha iyi
tanımalarını sağlayabilir ve ilişkilerde daha sağlıklı davranışlar geliştirmelerine yardımcı
olabilir. Kurumlarda gönüllülük faaliyetleri çocukların yaşamlarında olumlu etkiler
oluşturabilirken bilinçli ve nitelikli planlanmayan gönüllülük çalışmaları çocukların bağlanma
süreçlerinde olumsuz etkiler oluşturur.
Gönüllülük, insanların başkalarına yardım etme amacıyla kendi istekleri doğrultusunda çıkar
beklemeksizin zamanlarını ve enerjilerini harcamalarıdır. Kurum temelli bakım modellerinde
yapılan gönüllülük, çocukların günlük yaşamlarını iyileştirmek ve ilham vermek için gönüllü
kişilerin katkılarını içerir. Gönüllülük faaliyetleri, çocukların günlük yaşamlarına farklı
deneyimler ve etkileşimler getirir. Ancak gönüllünün çocuğun düzenini bozmaya yönelik
davranışları, sadece vicdanını rahatlatmak için günübirlik ziyaretler yapması, acıma
duygusuyla çocuğa yaklaşması, çocukla çalışmaya ilişkin bilgi ve becerisinin yeterli
olmaması durumlarında kurumlarda gönüllülük çocuğa yarardan çok zarar vermektedir . Bu
durumlar çocukların güven duygusunu zedeleyebilir; koruma altındaki çocukları güçlü bağlar
kurma konusunda çekingen, özgüvensiz hale getirebilir. Sürekli değişen gönüllülerle bağ
kurma deneyimi, çocukların duygusal açıdan güvende hissetmelerini zorlaştırır ve gelecekteki
yaşamlarında ilişki kurma yeteneklerini büyük oranda etkileyebilir.
Kurum bakımında yetişen çocuklar benzer şekilde bakıcı personeller ile bağlanma
ilişkilerinde de zorluklarla karşılaşılaşabilir. Biyolojik ailelerinden ayrılma sürecinde
çocukların kayıp ve yalnızlık duyguları yaşama ihtimali yüksektir. Biyolojik ailesinden
ayrılırken deneyimlenen bu duygular bakım personellerinin sık değişmesiyle tekrar tekrar
yaşanabilir. Bu da çocukların güvende hissetmelerini ve sağlıklı bir bağlanma geliştirmelerini
zorlaştırabilir. Bu sorunlar çocukların kendilerini terk edilmiş hissetmesine, hayal kırıklığı ve
reddedilme duyguları ile ortaya çıkan psikolojik sorunlara ve düşük özgüven geliştirmelerine
neden olabilir.
Kurum temelli bakım modellerinde çocuklarla çalışan profesyonellerin ve gönüllülerin,
çocukların duygusal ihtiyaçlarını anlamaları ve karşılamaları önemlidir. Çocuklarla, güvenli
bağlanma ilişkileri kurabilmeleri için zaman, ilgi ve güvenilirlik sağlanmalıdır. Bakıcılar ve
gönüllüler, çocuklarla etkileşime girebilmeli, onları dinlemeli ve duygusal ihtiyaçlarını
önemseyerek zamana yayılmış bir gönüllülük süreci ile yanlarında olmalıdır. Bu nedenle,
gönüllülük programları düzenleyen kuruluşlar, süreklilik sağlamaya ve çocuklarla uzun vadeli
bir perspektif benimseyerek sağlıklı bağlanma ilişkilerin kurulmasına özen göstermelidir.
Bu yazı Destegül Yavuz tarafından Hayat Sende Derneği adına hazırlanmıştır.
Pozitif sosyal dönüşüm için bağışlarınızla destek olun. Bağış yapmak için tıklayınız.