Madde 1 – Hizmetin Tanımı: IPA/2020/421-391/02-200000040 Hayat Sende Kapasitesini Güçlendiriyor! Projesi uygulanması çerçevesinde Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği tarafından Sosyal medya reklam danışmanlığı ve web sitesi yaygınlaştırma hizmet alımı. Madde 2 – Hizmetin Amacı: 4.4 Tanıtım, İletişim ve Görünürlük Çalışmaları kapsamında 4.4.3 Web sitesi yaygınlaştırma başlığında hizmetler gerçekleştirmek amacıyla hizmet alımı gerçekleştirilecektir. Madde 3 – Hizmetin Kapsamı: 4.4.3 Websitesi yaygınlaştırma hizmet alımı bedeli: Proje ve çıktılarının yaygınlaştırılması için 9 ay boyunca web sitesi yaygınlaştırma hizmet alımı bedelidir. Madde 4: Lojistik Ve Zamanlama 4.1. Hizmetin sağlanacağı yer
Ankara
4.2. Başlama tarihi ve uygulama süresi En yakın tarihte başlaması planlanıp proje bitimine (31.10.2023) kadar sürmesi hedeflenmektedir. Madde 5: Deneyim / Özellik: ● Sosyal medya yönetim tecrübesine sahip ● Tecrübesini portfolyo ile sunabilen ● Sivil toplumda sosyal medya ve web sitesi yönetimi bilgisine sahip ● Websitesi yaygınlaştırma bilgisine sahip Teklif veren firmalarla teklif öncesi proje ekibi tarafından ön görüşme yapılacaktır. Yukarıda belirtilen deneyimler ve referanslar çerçevesinde en uygun teklifi veren firma ile anlaşma sağlanacaktır. Talep edilen Hizmetlerde Yüklenici tarafındaki aksama durumunda (taahhüt edilen tarihlerde iş/hizmetin verilmemesi) cezai madde uygulanacaktır. Aylık hak edilen ödemenin sözleşme bedeli üzerinden %10’u (yüzde on) ceza bedeli olarak kesilecektir. Tekliflerinizi [email protected] adresine 17 Nisan 2023 saat 17.00’ye kadar iletmenizi rica ediyoruz.
Madde 1 – Hizmetin Tanımı: IPA/2020/421-391/02-200000040 Hayat Sende Kapasitesini Güçlendiriyor! Projesi uygulanması çerçevesinde Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği tarafından Sosyal medya reklam danışmanlığı ve web sitesi yaygınlaştırma hizmet alımı. Madde 2 – Hizmetin Amacı: 4.4 Tanıtım, İletişim ve Görünürlük Çalışmaları kapsamında 4.4.1 Sosyal medya reklam danışmanlığı (Faaliyet 4.1: Sosyal medyada görünürlük faaliyetleri yürütülmesi (post hazırlanması, sosyal medya yönetimi, post-hikâye paylaşımı, sosyal medya reklamları) başlığında hizmetlerini gerçekleştirmek amacıyla hizmet alımı gerçekleştirilecektir. Madde 3 – Hizmetin Kapsamı: 4.4.1 Sosyal medya reklam danışmanlığı: Hizmet kapsamında 9 ay boyunca projenin görünürlüğü ve yaygınlaştırılması için derneğin sosyal medya hesapları için post tasarımı, reklam yönetimi danışmanlığı giderleridir. Postların instagram, facebook ve twitterda yaygınlaştırılması planlanmaktadır. Madde 4: Lojistik Ve Zamanlama 4.1. Hizmetin sağlanacağı yer
Ankara
4.2. Başlama tarihi ve uygulama süresi En yakın tarihte başlaması planlanıp proje bitimine (31.10.2023) kadar sürmesi hedeflenmektedir.
Madde 5: Deneyim / Özellik: ● Sosyal medya yönetim tecrübesine sahip ● Sosyal medya post hazırlama tecrübesine sahip ● Sosyal medya reklam yönetimi tecrübesine sahip ● Tecrübesini portfolyo ile sunabilen ● Sivil toplumda sosyal medya yönetimi bilgisine sahip
Teklif veren firmalarla teklif öncesi proje ekibi tarafından ön görüşme yapılacaktır. Yukarıda belirtilen deneyimler ve referanslar çerçevesinde en uygun teklifi veren firma ile anlaşma sağlanacaktır. Talep edilen Hizmetlerde Yüklenici tarafındaki aksama durumunda (taahhüt edilen tarihlerde iş/hizmetin verilmemesi) cezai madde uygulanacaktır. Aylık hak edilen ödemenin sözleşme bedeli üzerinden %10’u (yüzde on) ceza bedeli olarak kesilecektir.
Tekliflerinizi [email protected] adresine 17 Nisan 2023 saat 17.00’ye kadar iletmenizi rica ediyoruz.
Madde 1 – Hizmetin Tanımı: IPA/2020/421-391/02-200000040 Hayat Sende Kapasitesini Güçlendiriyor! Projesi uygulanması çerçevesinde Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği tarafından İşe alım prosedürü hazırlama ve Çalışan yönetim prosedürü hazırlama danışmanlığı hizmet alımı. Madde 2 – Hizmetin Amacı: 2.1. Danışmanlık hizmeti “ Faaliyet 1.1: İşe alım prosedürü hazırlamak ve Faaliyet 1.2: Çalışan yönetim prosedürü hazırlamak” faaliyetlerini gerçekleştirmek amacıyla hizmet alımı gerçekleştirilecektir. Hizmet alımı ile Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği’ne bir işe alım prosedürü hazırlanması ve bir çalışan yönetim prosedürü hazırlanması amaçlanmaktadır. Madde 3 – Hizmetin Kapsamı: Hizmet kapsamında destek verecek uzmanın 2 aylık süreçte 44 saatlik bir danışmanlık sunması planlanmaktadır. ● Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği’nin halihazırdaki sürecini incelemek ve varolan prosedürün güçlü ve zayıf yanlarını belirlemek (8 saat) ● Benzer yapıdaki sivil toplum kuruluşlarının işe alım prosedürlerini belirlemek (8 saat) ● Benzer yapıdaki sivil toplum kuruluşlarının çalışan yönetim prosedürlerini belirlemek (8 saat) ● Hayat Sende İşe alım ve çalışan yönetimi prosedürünü hazırlamak (20 saat) Madde 4: Lojistik Ve Zamanlama 4.1. Hizmetin sağlanacağı yer
Ankara
4.2. Başlama tarihi ve uygulama süresi En yakın tarihte başlaması planlanıp proje bitimine (31.10.2023) kadar sürmesi hedeflenmektedir. Madde 5: Deneyim / Özellik: ● İşe alım ve çalışan yönetimi konusunda deneyimli ● İşe alım ve çalışan prosedürü hazırlama konusunda deneyimli ● Tercihen sivil toplum alanında deneyimli ● Çalışma saatlerine uyum sağlayabilecek ● En az Lisans mezunu olan
Teklif veren firmalarla teklif öncesi proje ekibi tarafından ön görüşme yapılacaktır. Yukarıda belirtilen deneyimler ve referanslar çerçevesinde en uygun teklifi veren firma ile anlaşma sağlanacaktır.
Talep edilen Hizmetlerde Yüklenici tarafındaki aksama durumunda (taahhüt edilen tarihlerde iş/hizmetin verilmemesi) cezai madde uygulanacaktır. Aylık hak edilen ödemenin sözleşme bedeli üzerinden %10’u (yüzde on) ceza bedeli olarak kesilecektir. Tekliflerinizi [email protected] adresine 17 Nisan 2023 saat 17.00’ye kadar iletmenizi rica ediyoruz.
Ailelerin ayrılmasının nasıl önlenebileceğine ilişkin bilgi yayın. Bilgi çeşitli şekillerde verilmelidir (örneğin, broşür veya poster olarak, resim formatında, toplantılarda sözlü olarak veya duyurular yoluyla veya sosyal medya aracılığıyla).
Çatışmalardan etkilenen veya ailelerin barındığı ve tahliye edilemediği bölgelerdeki ailelerin acil ihtiyaçlarını desteklemek için temel ihtiyaçların fiziksel dağıtımını desteklemek üzere sektörler arasında koordinasyon sağlayın. Örneğin, mümkün olan yerlerde, barınma yerleri de dahil olmak üzere eğitim aktörleriyle birlikte çocuklarla eğlence veya eğitim faaliyetleri düzenleyin ve Ruh Sağlığı ve Psikososyal Destek aktörleriyle birlikte psikososyal ve ebeveynlik desteği sağlayın.
Çocuklar, ebeveynler, aileler ve topluluklar ihtiyaçlarının yanı sıra kapasiteye de sahiptir ve genellikle krizleri atlatmak için neye ihtiyaç duyduklarını bilirler. Onları çözüm geliştirmeye dahil etmek, çocuklarının yararı için güçlü yönlerini tespit etmenin ve geliştirmenin anahtarıdır. Aileyi güçlendirme girişimlerinin tasarımına, uygulanmasına ve liderliğine onları da dahil edin.
Ebeveynlik ve stres yönetimi eğitimi, nakit veya gıda transferleri ve yatılı bakımın riskleri konusunda farkındalık yaratma gibi çok yönlü ve tek bir faktörden ziyade birden fazla faktörü hedef alan programlar ve uygulamalar tasarlayın.
Çocukların mümkünse bizzat okula gitmelerini sağlamak, düzenli, yapılandırılmış faaliyetler ile normallik ve amaç duygusunu yeniden tesis etmenin yanı sıra akran desteğini ve öğretmenlerden veya sosyal hizmetler personelinden desteği kolaylaştırarak önemli psikososyal faydalar sağlayabilir. Yüz yüze katılımın mümkün olmadığı durumlarda, çocukları ve aileleri online eğitime erişebilmeleri için destekleyin.
Sosyal grupları, eşler arası destek gruplarını, kendi kendine yardım gruplarını veya alternatif iletişim yöntemlerini (sosyal medya ve telefon gibi) destekleyerek veya kurarak bakım verenlerin sosyal ağlarını güçlendirin. Mültecilere veya ülke içinde yerinden edilmiş kişilere ev sahipliği yapan topluluklarda ebeveynlik ağları kurun ve yaşlı bakım verenler için özel faaliyetler de dahil olmak üzere bakım verenler arasında destekleyici bakım ilişkilerini ve sosyal bağlantıları teşvik edin.
Kendilerine sığınak arayan kişiler arasında nitelikli psikologlar, eğitimciler ve diğer hizmet sağlayıcılarla iletişim kurun ve bu kişilerin mesleki yetkinliklerinden ve dil becerilerinden yararlanın.
Bakım verenlerin kendilerini içinde buldukları stresli ortamın farkında olarak, bu durum için özel olarak tasarlanmış olumlu ebeveyn ipuçlarını paylaşın. Sosyal hizmet uzmanlarını ve bakım verenlerle doğrudan ilgilenen diğer kişileri içerik konusunda eğitin. Sosyal medya platformları aracılığıyla da paylaşın.
Ön saflarda çalışanların işleri inanılmaz derecede stresli ve zihinsel olarak yıpratıcıdır. Bu profesyonellerin süpervizörleri, ekiplerinin psikososyal refahına öncelik vermeli ve süpervizyon yaklaşımlarının özellikle ruh sağlığı refahına duyarlı olmasını sağlamalıdır.
Çocuk katılımı ve temsiliyeti bir çocuk hakkı ve iyi bir uygulamadır. Çocukları bilgilendirmek, hazırlamak ve hayatlarını etkileyecek kararlara dahil etmek yetişkinlerin sorumluluğundadır. Çocukların yaşlarına uygun bir dille ne olduğunu, neden olduğunu, nereye gittiklerini ve aile üyelerinin bilgilendirilip bilgilendirilmediğini anlamaları önemlidir. İletişim sürekli olmalı ve alternatif bakım yerleştirmesinde yapılan değişiklikleri veya yer değişikliğiyle ilgili kararları içermelidir.
Çocuklarla iletişim kurun. Çocukları yaşlarına uygun ve çocuk dostu bir şekilde alternatif bakıma yerleştirilmeye hazırlamak gerekir. Sorularını ve korkularını dinlemeye, tartışmaya ve ele almaya ve yaşlarına uygun bir dille neler olduğunu anlamaları için yeterli bilgi sağlamaya odaklanılmalıdır. En azından çocukların neden alternatif bakıma yerleştirildiklerini, kendilerine kimin bakacağını, ne kadar süreyle bakılacağını ve bakımda başka çocukların olup olmadığını anlamaları gerekir. Biyolojik aileleri hakkında bilgi varsa, bu bilgi çocuğa yaşına uygun bir şekilde verilmelidir.
Engelli olanlar da dahil olmak üzere tüm çocukların taşınmaya hazırlanmasını, desteklenmesini ve taşınmalarının sağlanmasını temin edin. Özel planlama ve uygun düzenlemeler gerekebilir ve bu da planlama sürecinin bir parçası olmalıdır. Engelli çocuklar için ihtiyaç duyulan sağlık hizmetleri veya diğer hizmetler ya da kaynaklar yeni yerde ayarlanmalı ve sağlanmalıdır.
Taşınacak çocuklarla düzenli olarak ve yaşlarına uygun bir şekilde iletişim kurun. Son derece travmatik bir olayın ortasında olduklarının bilincinde olarak çocukların korkularını hafifletmek için çaba sarf etmek ve gafil avlanmamaları için yeterli bilgi vermek önemlidir.
Çocukları tahliye ederken ve yerlerini değiştirirken, tüm kimlik bilgilerinin yanlarında olduğundan emin olmak önemlidir. Bu bilgiler şunları içermelidir:
Çocuğun adı, doğum tarihi, ebeveynlerinin/vasisinin ve yatılı bakım personelinin adları ve iletişim bilgileri, herhangi bir fiziksel veya ruhsal sağlık sorunu, kullandığı ilaçlar, alerjileri veya engellilik durumu, dili ve kökeni.
Bu bilgiler çocuğa sabitlenmeli (bebeklere, küçük çocuklara ve engelli çocuklara kimlik etiketi veya bileklik takılması gibi) ve su geçirmez olmalıdır (plastik bir torba içinde veya su geçirmez bir etiket veya kart üzerinde olması gibi).
Bu bilgiler çocukla birlikte olmalı ve bir kopyası da ebeveynde veya zorunlu yetişkin bakıcıda bulunmalıdır. Eğer değilse, derhal su geçirmez bir kart ve kordon ile belgeleyin ve çocuğa verin.
Çocuklara planlanan seyahat rotasının yazılı ayrıntılarını ve varış noktasındaki sorumlu kişilerin iletişim bilgilerini, naklediliyorlarsa yatılı bakım tesisinin adı da dahil olmak üzere sağlayın.
Güvenliğin elverdiği en kısa sürede, her bir çocuğun durumu ve ihtiyaçları değerlendirilmelidir. Her çocuğun sağlık durumu, beslenme ihtiyaçları, psikososyal destek ihtiyaçları ve engellilikle ilgili destek ve erişim ihtiyaçlarının hızlı bir değerlendirmesi, bakım uygulamalarını, hizmetlerle bağlantıları ve acil ihtiyaçların önceliklendirilmesini bilgilendirmek için kullanılmalıdır.
Yatılı bakımda olan ve acil durum sırasında yatılı bakımdan ayrılan çocuklarla ilgili tüm verileri merkezileştirmek için mümkün olan en kısa sürede entegre bir veri tabanı oluşturulmalıdır.
Yerleştirme kararlarının bir parçası olarak kardeşleri bir arada tutmak için her türlü çaba gösterilmelidir. Çatışma veya tahliye sürecinin bir sonucu olarak temas ve iletişimin koptuğu durumlarda, çocuğun istekleri ve yüksek menfaatleri göz önünde bulundurularak, kardeşlerinin ve çocuğun hayatındaki diğer önemli kişilerin nerede olduğunu tespit etmek ve bunlarla yeniden bağlantı kurmak için çocuğa destek sağlanmalıdır.
Engelli çocuklar da dâhil olmak üzere, çocukların kurumlara yerleştirilmesini önlemek için tüm çabalar sürdürülmelidir. Acil durum süresince yeni yatılı bakım tesislerinin kurulmasına yönelik kısıtlamalar getirilmeli ve finansman, aile ve toplum temelli alternatiflerin ve hizmetlerin yaygınlaştırılmasına yönlendirilmelidir.
Akran destek grupları ve ağları ve ‘bakım verenler için bakım’ programları aracılığıyla koruyucu ailelere yönelik desteği kolaylaştırın. Bu aynı zamanda kaliteli gözetim, mola hizmetleri ve psikososyal refahlarını desteklemek için ruh sağlığı hizmetlerine erişimi de içermelidir.
Bakım verenlerin yanında koruyucu bakım altında bulunan çocuklar, sosyal yardım, eğitim ve sağlık dâhil ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere mevcut tüm hizmetlere erişim konusunda desteklenmelidir.
Mümkün olduğunda, çocuğun başka bir alternatif yerleştirmeye yerleştirilmesinden önce geniş aile veya diğer akrabalar tespit edilmeli ve dikkate alınmalıdır.
Hızlı bir değerlendirme veya başka bir mekanizma yoluyla her çocuğun sağlık, beslenme ve psikososyal ihtiyaçlarını anlayın. Yiyecek ve suya, sağlık hizmetlerine ve diğer ihtiyaçlara erişimi sınırlı olan çocuklar hızlı bir şekilde besin eksiklikleri geliştirebilir veya yetersiz beslenebilir. Hızlı bir değerlendirme sağlık durumlarını, beslenme durumlarını ve psikososyal destek ihtiyaçlarını içermelidir. Tüm çocukların sağlık hizmetlerine bağlanması gerekirken, bu değerlendirme en acil ihtiyaçları olan çocukların önceliklendirilmesi konusunda da bilgi verebilir. Bakım verenler (aile üyeleri, koruyucu aileler ve bakım personeli dahil) sonuçlar hakkında bilgilendirilmeli ve kritik ihtiyaçlara yanıt vermek için bir plan yapmaları konusunda desteklenmelidir.
Ailelerinden ayrı düşmüş ve refakatsiz çocukları yeniden birleştirme öncesinde, sırasında ve sonrasında kabul eden ve onlarla çalışan vaka çalışanları, acil durumlarda çocuk koruma vaka yönetimi, travmaya duyarlı bakım konularında eğitimli olmalı ve çocukla, aileyle ve mevcut bakım sağlayıcıyla güvene dayalı ilişkiler kurma becerisine sahip olmalıdır.
Tüm gönüllüler eğitilmeli ve denetlenmelidir. Tüm gönüllüler davranış kurallarını imzalamalı ve herhangi bir destek sağlamadan önce koruma konusunda eğitim almalıdır.
Ülkemizde 6-7 Şubat 2023 tarihlerinde gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli 10 ilimizi etkileyen deprem felaketinin ardından refakatsiz kalan ve devlet koruması altına alınan çocukları koruma ve güvenli bir aile ortamında bakım sağlama motivasyonuyla pek çok kişi koruyucu aileliği araştırma sürecine girdi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının da koruyucu ailelik çağrısı yapmasının üzerine bir hafta içerisinde e-devletten 290.000 koruyucu ailelik başvurusu yapıldı. Belki de bir çok kişi duygusal bir kararla koruyucu aile olmaya karar verdi. Bazı aileler ise halihazırda düşünmekte olduğu ancak emin olamadığı için bir süredir ertelediği koruyucu aile olma fikrini, yaşanan depremden sonra pek çok çocuğun refakatsiz kalmasıyla birlikte tekrar düşünmeye başladı.
Peki herkes koruyucu aile olabilir mi? Başvuran kişiler çocuklara fayda sağlamayı hedeflerken yalnızca duygularıyla hareket ederek devamını getirmekte güçlük çekebileceği bir adım atıyor olabilir mi?
Kuşkusuz şu anda çocukların üstün yararı için bilinçli başvuru yapmak, sistemlerde gereksiz yoğunluk oluşturmamak, çocukların uygun ailelerle ivedilikle eşleşmelerinin önünü açmak oldukça önemli.
Bu yazıda koruyucu ailelik, evlat edinme ve gönüllü ailelik modellerini biraz daha yakından tanıyarak bu üç modelin birbirinden farklarını, koruyucu aileliğin şartlarını ve başvururken nelere dikkat edilmesi gerektiğini inceleyeceğiz.
Öncelikle koruyucu aileliği tanıyarak başlayalım;
Çeşitli nedenlerle biyolojik ailesi yanında bakımları bir süre için sağlanamayan çocukların eğitim, bakım ve yetiştirilme sorumluluğunu kısa veya uzun süreli olarak, ücretli veya gönüllü statüde devlet denetiminde paylaşan kişi ya da ailedir. Burada korunma ve bakım altında bulunan çocuğun, karmaşık olan bir dönemini örselenmeden geçirmesini ve normal hayatını devam ettirmesini sağlamak amaçlanmaktadır.
Koruma altında yetişen çocuk; 5395 sayılı kanun kapsamında, hakkında bakım tedbiri bulunan, bakımı ve korunması devlet denetiminde kurum veya aile temelli bakım modellerinde gerçekleştirilen çocuklardır. Bakımı biyolojik ailesi tarafından sağlanamayan çocuklar, kısa veya uzun süreli; kurum bakımı ve koruyucu ailelik gibi alternatif bakım türlerinden yararlandırılabilir.
Koruyucu aile modelinden yararlanan çocukların 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ve/veya 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu kapsamında haklarında bakım tedbiri ve korunma kararı bulunur.
Her çocuğun güvenli, sevgi dolu bir aile ortamında büyüme hakkı vardır ve bu hak temelde BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde ardından da ülkemizdeki kanunlarla güvence altına alınmıştır.
Ülkemizde çeşitli sebeplerle devlet koruması altında bulunan yaklaşık 22 bin çocuk bulunmaktadır, 8 bin çocuk koruyucu aile yanında hayata hazırlanırken 14 bin çocuk halen kurum bakımında kalmaktadır.
Koruyucu ailelik modelleri; Akraba veya yakın çevre koruyucu aile modeli, geçici koruyucu aile modeli, süreli koruyucu aile modeli, uzmanlaşmış koruyucu aile modeli olarak 4’e arılıyor. Türkiye’de akraba veya yakın çevre koruyucu aile bakım modeli de uygulanmakla birlikte yalnızca süreli koruyucu aile modeli altında resmi veriler paylaşılmaktadır. Süreli koruyucu aile modelinde kısa sürede biyolojik ailenin yanına döndürülmesi mümkün olmayan çocukların uzun süreli bakımlarının koruyucu aile yanında sağlanması hedefleniyor. Dolayısıyla bu model bir çocuğa kısa süreliğine bakım vermek gibi bir uygulamayı karşılamıyor. Koruyucu aile statüsü alan kişiler koruyucu ailelik süreci boyunca sürekli olarak çocuğa evlerinde bakım sunuyorlar.
Peki deprem nedeniyle refakatsiz kalan çocuklar için koruyucu ailelikte uygulamaya konulmuş özel bir program bulunuyor mu?
Deprem nedeniyle rutin koruyucu ailelik sürecinde ve başvuru şartlarında herhangi bir değişiklik olmadığı gibi, depremde refakatsiz kalan çocuklar için koruyucu aile ve evlat edinme konusunda uygulamaya konulmuş özel bir program bulunmamaktadır. Depremden etkilenen çocuklar tedavilerinin ardından bakanlığın ilgili birimlerine teslim edilerek koruma altına alınmış, ailesi veya bakım sağlayabilecek akrabaları hayatta olanlar ise ailelerinin yanına döndürülmüştür. Deprem felaketi ile birlikte koruyucu aileliğe başvuru yapanların kısa sürede depremden etkilenen bir çocukla eşleştirilmesi söz konusu değildir.Refakatsiz çocuklar hakkında incelemeler tamamladıktan sonra durumu uygun bulunanların halihazırda başvurusu alınmış, inceleme süreçleri tamamlanmış, koruyucu ailelik statüsü almış ailelerin yanlarına yerleştirilmeleri yapılabilir. Kuşkusuz, başvuran ailelerin inceleme süreçlerinden geçmeden çocukla eşleştirilmesi söz konusu olamaz.
Dolayısıyla yapılan başvurular halihazırda çocuk koruma sistemine dahil olan, kurum bakımında yetişen tüm çocuklar için değerlendirmeye alınacak, rutin koruyucu ailelik başvuru değerlendirme süreci işletilecektir.
Refakatsiz çocukları kısa süreliğine evimde misafir edebilir miyim?
Koruyucu ailelik değerlendirme, onay ve yerleştirme süreçleri 6 ay ile 1 yıl arasında değişmektedir,ancak olağanüstü hallerde bu süre kısalıp uzayabilir. Refakatsiz çocuklar hakkında süreç devam ederken bu zaman diliminde çocuklar kurum bakımında kalmaktadır. Çocukların kısa bir süreliğine evde ağırlanması, geçici misafirlik yapılması gibi bir uygulama söz konusu değildir.
Kimler koruyucu aile olabilir?
Ülkemizde koruyucu aile olabilmek için Türkiye’de ikamet etme şartı bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, sürekli Türkiye’de ikamet eden, biyolojik çocuğu olan veya olmayan, evli veya bekar olan, 25 ila 65 yaş aralığında, en az ilkokul mezunu, düzenli geliri olan herkes koruyucu aile olmak için başvuru yapabilir.
Neden Türkiye’de ikamet etme şartı bulunuyor?
Koruyucu ailelik sistemine dahil olan çocukların durumu sosyal hizmet uzmanı tarafından izlenir, sosyal hizmet uzmanının dönem dönem çocuk ve aileyle görüşmeler yapması, çocuğun eğitimsel ve sosyal hayatını koruyucu ailenin evine yaptığı ziyaretlerle takip etmesi gerekir. Ayrıca çocuğun bir biyolojik ailesi olabilir, çocukla belli aralıklarla görüşme talep edebilir. Biyolojik ailesi ile görüşmek çocuğun en doğal hakkıdır. Kurum tarafından uygun görülmesi halinde görüşmeler koruyucu aile biriminin denetiminde gerçekleştirilir. Ancak gerekli izinler alınması ve kurumun onayının alınması durumunda koruyucu aileler görev veya tatil amacıyla çocukla birlikte seyahat gerçekleştirebilirler.
Koruyucu aile olmak için nereye başvurabilirim?
E-devlet üzerinden veya ikamet ettiğiniz ildeki Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünden randevu alarak başvurabilirsiniz (Eşlerin birlikte başvurmaları gerekmektedir). Yetkili makamlar dışında hiçbir kişi veya kuruma başvuru gerçekleştirilemez.
Süreç nasıl ilerler?
Koruyucu ailelik ön başvurusu yapıldıktan sonra şartları sağlayan kişilerle ilk görüşme gerçekleştirilir. Burada eşleştirme süreci başlamadan önce başvuranlar bakım vermek istedikleri çocuğun yaşı, cinsiyeti, özel ihtiyaç sahibi olup olmaması gibi çeşitli konuları süreci yürüten Sosyal Hizmet Uzmanıyla paylaşır. Kurumla ilk görüşme gerçekleştirildikten sonra aileden belli bir süre içerisinde gerekli belgelerin teslim edilmesi istenir, bunlar değerlendirilir, ev ziyaretleri yapılır, referans gösterilen kişiler ile görüşülür. Kısacası o ailenin bir çocuğa koruyucu aile olmaya uygun olup olmadığı her yönüyle araştırılır.
Koruyucu ailelik statüsü alan aileler eşleşme gerçekleşmeden önce dosya üzerinde edindiği bilgilerle Sosyal Hizmet Uzmanıyla birlikte durumu değerlendirir. Başvurana ve aileye en uyumlu çocuğun özellikleri hakkında yönlendirme yapılır. Değerlendirmenin olumlu olması halinde çocuğun yaşadığı kuruma yapılan düzenli ziyaretlerle adaylar çocukla zaman geçirir. Burada eşleşmenin olumsuz sonuçlanma durumuna karşılık çocuğa tanıştığı kişilerin koruyucu aile adayı olduğu söylenmez. Uyum süreci tamamlandıktan sonra sosyal hizmet uzmanının uygun görmesi durumunda adaylar çocuğa evlerinde kısa süreli bakım sunmaya başlar, Sosyal Hizmet Uzmanı bu süreçte çocukla ailenin arasındaki ilişkiyi, ebeveynlik becerilerini inceler ve destekler. Eşleşmede herhangi bir sorun yoksa koruyucu ailelik sözleşmesi imzalanır, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünün de denetimiyle çocuk koruyucu aile ile yaşamaya başlar.
Kardeş çocukların bir arada olmaları, aynı aileye yerleştirilmesi tercih edilmektedir. Bunun yanı sıra korunma ve bakım altında bulunan özel gereksinimli çocuklar veya yabancı uyruklu çocuklar da koruyucu aile hizmetinden yararlanılmaktadır.
Peki koruyucu ailelik hizmetinin evlat edinme ve gönüllü ailelik modellerinden farkı nedir?
Gönüllü Aile & Koruyucu Aile
Gönüllü ailelik; kuruluşta korunma ve bakım altında bulunan çocuklara uygun zaman aralığında kendi ilgi, yetenek ve eğitimleriniz doğrultusunda katkı vermek amacıyla yaptığınız ziyaretlerle kuruluştaki çocukla belli aralıklarda ve düzenli olarak vakit geçirebileceğiniz bir modeldir. Ayrıca isteğiniz doğrultusunda ve uygun görülmesi halinde kurum bakımındaki çocukları resmi tatil ve özel günlerde evinizde misafir edebilirsiniz, ancak sürekli evinizde bakım veremezsiniz. Koruyucu ailelikte ise; koruyucu aile olduğunuz süre boyunca çocuğa sürekli olarak evinizde bakım sunarsınız. Koruyucu ailenin evinde çocuk için uygun bir ortam hazırlaması, ailesi ile sosyal çevresini bu konuda hazırlaması gerekmektedir.
Evlat Edinme & Koruyucu Aile
Koruyucu aile sistemi evlat edinme için bir basamak değildir, ikisi birbirinden ayrı modellerdir. Her iki modelde de ailelerin seçim kriterleri çocuğun aile yanında hazırlanması olduğundan birbirine benzeyen modeller olup, çocukların hukuki durumları farklılık göstermektedir.
– Evlat edinme hizmetinde aile, evlat edinme yolu ile hukuksal bir süreci tamamlayarak velayet hakkını alır. Koruyucu aile çocuğun bakım, yetişme ve eğitim sorumluluğunu devlet ile paylaşırken çocuğun velayeti biyolojik ailesinde kalır.
– Anne ve babaya ait haklar ve yükümlülükler tamamen evlat edinen aileye geçerken koruyucu aileye geçmemektedir.
– Evlat edinilen çocuk, evlat edinenin miras hakkına sahipken, koruyucu ailelikte çocuğun miras hakkı yoktur.
-Çocuk evlat edinenin soyadını alır, ayrıca evlat edinen isterse çocuğa yeni bir ad verebilir. Koruyucu ailelikte ise çocuk; biyolojik ailenin verdiği adı ve soyadı taşımaktadır. Nüfus kaydında çocuğun anne ve baba adı olarak evlat edinen kişilerin adı gözükürken koruyucu ailede biyolojik ailenin bilgileri gözükür.
-Evlat edinmede çocuk, mahkeme kararı öncesi 1 yıl süre ile geçici bakım sürecinde periyodik olarak izlenmekte ve evlat edinilen çocuğun korunma ihtiyacı olan çocuk statüsü sonlandırılmaktadır. Koruyucu ailelikte ise çocuk hakkında verilen koruma kararı devam etmekte olup çocuğa ilişkin izlemeler periyodik olarak Bakanlık tarafından devam ettirilmektedir.
-Koruyucu ailelere, çocuğun bakım ve yetiştirilme masraflarına karşılık olarak yönetmelik ile belirlenen oranlarda ve kalemlerde aylık ödemeyapılırken, evlat edinen ailelere bir ödeme yapılmamaktadır.
Koruyucu ailelik hizmet modeli ne kadar sürer?
Net bir süre verilemeyeceği gibi genellikle çocukların koruyucu ailelerin yanında reşit olana kadar veya sonrasında da birlikte yaşamaya devam ettikleri yaygın olarak görülmektedir. Koruyucu ailelikte çocuk bir gün biyolojik ailesine döndürülebileceği gibi 18 yaşına kadar veya hiçbir zaman bağını kesmeden koruyucu aileyle yaşamaya devam edebilir.
Koruyucu aile hizmetinin sonlandırılmasına ve çocuğun biyolojik aile yanına döndürülmesine nasıl karar verilmektedir?
Koruyucu ailenin mevzuatta belirtilen görev ve yükümlülükleri yerine getirmemesi, çocuğun yararlanacağı hizmet modelinin değişmesi veya koruma kararının kaldırılması, koruyucu ailenin herhangi bir nedenle hizmet vermekten vazgeçmesi gibi nedenlerle koruyucu ailelik hizmeti sonlandırılabilir. Söz konusu işlemler; çocuk hakkında uygulanan mahkeme kararları kapsamında çocuğa hizmet veren tüm tarafların (kurum, koruyucu aile, biyolojik aile ve görüşlerini ifade edebilecek yaştaysa çocuğun) görüşleri alınarak koruyucu aile birimince yürütülmektedir. Ayrıca biyolojik aile artık bakım sağlayabileceği gerekçesiyle çocuğu tekrar yanına almak istediğinde gerekli incelemeler yapılarak uygun görülmesi halinde çocuk biyolojik aile yanına döndürülebilir.
Duygusal bir motivasyonla mı koruyucu aile olmaya karar verdim?
Depremden sonra toplumumuzun aile bakımından yoksun kalmış çocuklara bakım sunmak istemesi elbette çok değerli ancak başvuruların incelenmesi ve değerlendirilmesi oldukça uzun bir süreç. Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüklerinin başvuru sahiplerine ulaşarak koruyucu aileliği tüm detaylarıyla anlatması ile birlikte, duygusal nedenlerle başvuran pek çok aile “Biz süreci yanlış anlamışız” diyerek başvuruyu geri çekebilir veya “Biz özellikle depremzede çocuk istiyoruz, biyolojik ailesi hayatta olmasın” diyerek sistemin kendilerine göre esnetilmesini talep edebilir. Ancak bu başvurular sistemin iyi işlemesinin önünde engel oluşturabilir. Bu durum depremden sonra duygusal bir motivasyonla koruyucu aileliğe adım atan kişilerin yanı sıra koruyucu aileliği bilen ve uzun süredir araştıran, bir çocuğa ilgi, sevgi ve bakım sunmaya hazır hisseden kişilerle çocukların eşleşmesinin gecikmesine neden olabilir. Dolayısıyla sistemde gereksiz yoğunluk oluşturmamak, sistemi doğru bilerek bu sistemin destekçisi haline gelmek oldukça önemli.
Çocukların her yaşta ilgiye, sevgiye, desteklenmeye ihtiyacı var ve kuşkusuz bir çocuğa koşulsuz ilgi, sevgi ve bakım sunmak, hayatına dokunmak çok kıymetli. Burada hem aile çocuğa yoğun zaman ve emek harcayacak hem de çocuk aileye bir değer katacaktır. Ancak ani, duygusal bir motivasyonla başvuru yapmanın sağlıklı bir düşünce olmadığını bilmemiz gerekir. Bunu anlamak için ‘5 ay sonra koruyucu aile olmak isteyecek miyim? Gerçekten hazır mıyım, yoksa duygusal bir motivasyonla mı karar verdim?’ gibi soruları yanıtlayarak başlayabilirsiniz.
Elbette her ebeveynlikte olduğu gibi koruyucu aileliğin de güçlükleri var. Burada çocuğun geçmişinden getirdiği öyküleri, özellikleri de kabul etmek, zaman harcamak, emek vermek, bir çocuğu hiç tanımadığı, yabancı bir ortama dahil edip uyum sağlamasına yardımcı olmak elbette herkes için çok da kolay olmayan bir süreç. Özellikle koruyucu ailelik ve evlat edinme başvurularını yapmadan önce bir çocuğun sorumluluğunu almaya kendini hazır hisseden, travmatik deneyimlerin çocukların üzerinde yarattığı fiziksel ve psikolojik etkilerin farkında olacak, travmalarının iyileşmesi için ona destek olacak, buna zaman ayırabilecek ve olası süreçleri yürütebilecek bir iyilik haline sahip kişilerin sürece dahil olması gerekiyor. Kuşkusuz bu süreçte sosyal destek almak da yine oldukça önemli. Tüm bu süreçleri gözden geçirdikten sonra mevzuattaki koşulları sağlayan, hoşgörülü, sabırlı, esneklik gösterebilen, sevgisi ile bir çocuğun hayatında fark yaratmak isteyen, ona güvenli ve şefkatli bir ortam sağlayabilen, kurumla işbirliği içinde çocuk yararına hizmet vermeye kendini hazır hisseden herkes koruyucu aileliğe başvurabilir.
Her çocuğun kendisine değer veren bir aile yanında hayata hazırlanması dileğiyle…
Son olarak koruyucu ailelik ve evlat edinmenin gündeme girmesi ile birlikte “çocuk almak istiyorum”, “ben de depremzede bir çocuğu sahiplenmek istiyorum”, “evlatlık almak istiyorum”, “yetim//kimsesiz çocuk” gibi ifadelerle sıklıkla karşılaşıyoruz. Peki bu ifadeler yerine hangi ifadeleri kullanmalıyız? Doğru Sözlük’te bu ifadeler yerine hangi ifadeleri önerdiğimizi incelemek için tıklayınız.
Hayat Sende Derneği’nin Doğru Sözlük Projesi ile birlikte yanlış söylemlerle hep birlikte mücadele edelim. Kullandığımız dilin düşüncelerimizi ve duygularımızı etkilediğini, çocukların birer birey olduklarını ve hakları olduğunu unutmayalım.
Bir sözcük binlerce hayatı değiştirebilir…
Bu yazı Kübra Nur Ünsal tarafından Hayat Sende Derneği adına hazırlanmıştır. Pozitif sosyal dönüşüm için bağışlarınızla destek olun. Bağış yapmak için tıklayınız.
Çocuk yoksulluğunun ve sosyal dışlanmanın her türlüsünün ortadan kaldırılması, çocuk haklarının korunması ve desteklenmesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Eurochild tarafından düzenli olarak toplanan AB çapındaki veriler ve kanıtlar, AB genelinde çocukların yaşadığı yoksulluk deneyimlerinin kapsamını ve doğasını ortaya koymaktadır. 2022 Eurochild Raporu, Avrupa’daki çocukları görünür kılmak için ulusal düzeyde çalışan üyelerimizden toplanan güncel ve ilgili bilgileri içermektedir. Bu rapor, çocukların ihtiyaçları ve bunların Avrupa Dönemi uygulamasında nasıl ele alındığına dair genel bir değerlendirmeye, iyi uygulamara ve işe yarayan çözümlere ve her bir katılımcı ülke için o ülkelere özgü tavsiyelere yer vemektedir.
Çocuk Yoksulluğu
2020’den bu yana Covid-19 salgını mevcut eşitsizlikleri daha da kötü hâle getirmiştir ve artan hayat pahalılığı ile enerji krizleri muhtemelen 2022’de daha fazla çocuğu yoksulluğa sürükleyecektir. Ayrıca, çocuklukta yaşanan yoksulluk, yaşamın ilerleyen dönemlerinde sağlık, eğitim ve istihdam sonuçlarını olumsuz etkilemektedir. Bu, sadece bireyler için değil, bir bütün olarak toplum için de korkunç bir maliyet teşkil etmektedir. Bu raporla Eurochild, sahadaki üyelerimizden iyi örnekleri derlemeyi ve bu kanıtları politika yapıcılarla paylaşarak çocuk yoksulluğuyla başarılı bir şekilde mücadele eden bir gündeme rehberlik etmeyi amaçlamaktadır.
Güncel Eurostat verilerine göre, çocuk yoksulluğu 2020’den 2021’e kadar %24’ten %24,4’e yükselmiştir. İspanya, Bulgaristan’ı geride bırakarak %33,4 ile AB’de çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu ikinci ülke olmuştur. 2020 ile karşılaştırıldığında 17 ülkede artış, 9 ülkede ise düşüş kaydedilmiştir. Romanya %41,5 ile en yüksek orana sahip ülke olmaya devam etmektedir. Bulgaristan ise %36,2’den %33’e düşerek en önemli düşüşü kaydetmiştir. Bu raporda yer alan bazı ülke profilleri bu trendlere ışık tutacaktır.
Dönem Raporları ve Öneriler
Eurochild, ulus ve Avrupa düzeyindeki gelişmelerin izlenmesinde ve Avrupa genelinde çocukların en acil ihtiyaçlarına sivil toplumun verdiği yanıtların desteklenmesinde önemli bir role sahiptir. Yıllık Avrupa Dönemi döngüsü, geniş makroekonomik ve sosyal politika gündemi içerisinde çocuklara yatırım yapılmasına öncelik verilmesini sağlamak amacıyla AB ve ulus düzeyindeki politika yapıcılara ulaşmak için çok önemli bir fırsattır. Avrupa Dönemi, AB politika koordinasyonunu ve ulusal politika reformlarını yönlendirmektedir. Bu nedenle Dönem sürecine dahil olmak, çocuk yoksulluğu ve sosyal dışlanmaya ulusal düzeyde öncelik verilmesini sağlamak için elzemdir.
Genel olarak, 2022 Avrupa Dönemi Ülke Raporları ve Ülkelere Özel Öneriler, her ülkenin ihtiyaçlarını genel olarak ele almakta ve genel politika yoluyla çocuklara dolaylı yoldan değinmektedir. Birçok ülke raporu, özellikle erken yaşlarda eğitime atıfta bulunmaktadır. Ayrıca, çocuklardan genellikle yoksulluk ve savunmasız haneler bağlamında bahsedilmektedir ancak göçmen kökenli çocuklar ve alternatif bakımdaki çocuklar gibi diğer savunmasız çocuklara nadiren atıfta bulunulmaktadır. Tüm Avrupa Ülke Raporlarının çocukların ihtiyaçlarını ele alması gerekirken, 2022 Ülkelere Özel Öneriler raporlarının yalnızca 9 tanesinin (Avusturya, Çekya, Almanya, Macaristan, İtalya, Litvanya, Polonya, Romanya, Slovakya) özellikle çocuk bakımı, çocuk yardımları ve eğitim ile ilgili olarak çocuk kelimesini içerdiğini öğrenmek hayal kırıklığı yaratmıştır.
“Ulusal hükümetler yardıma ihtiyacı olan çocukları ve aileleri tespit etmeli ve ihtiyaç duydukları desteği sağlamalıdır. Eurochild üyeleri sayesinde, çocuk yoksulluğuyla mücadele etmek, sosyal dışlanmayı önleyip bununla mücadele etmek, tüm çocukların haklarını korumak ve fırsat eşitliğini teşvik etmek için ulusal öncelikleri ve tavsiyeleri saptadık.” – H.E. Marie-Louise Coleiro Preca, Eurochild Başkanı
Avrupa Çocuk Garantisi ve Ulusal Eylem Planları
14 Haziran 2021 tarihinde Avrupa Konseyi, çocukların erken çocukluk eğitimi ve bakımı, eğitim, sağlık hizmetleri veya sağlıklı beslenme ve yeterli barınma gibi temel hizmetlere erişimini garanti altına alarak yoksulluk ve sosyal dışlanma ile mücadele etmek ve bunları önlemek amacıyla Avrupa Çocuk Garantisi Tavsiye Kararını kabul etmiştir. Avrupa Komisyonu, AB Üye Devletlerine Ulusal Eylem Planları geliştirmeleri çağrısında bulunmuştur.
Bu girişimle AB, çocuklara öncelik verilmesi yönündeki siyasi iradesini ortaya koymakta ve farklı politikalar aracılığıyla çocuk yoksulluğuyla çok yönlü olarak mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizmektedir.
Avrupa Komisyonu; Üye Devletleri, 2030 yılına kadar olan dönemi kapsayan Çocuk Garantisi Ulusal Eylem Planları (UEP) geliştirmeleri ve uygulamaları konusunda kuvvetle teşvik etmektedir. Ulusal Eylem Planları her ülkenin kendine özgü gerçeklerine göre uyarlanmalı, çocukların özel ihtiyaçlarına cevap vermeli ve sivil toplum ve çocukların kendileriyle yakın iş birliği içinde olmalıdır. Yoksulluğun ve sosyal dışlanmanın nedenlerine odaklanan ve nesiller arası yoksulluk döngüsünü kıran bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır.
Bir Çocuk Garantisi Ulusal Eylem Planının geliştirilmesi ve uygulanması ulusal bağlama göre farklılık gösterebilir. Bu rapor hazırlandığı sırada, 12 AB Üye Devletinin halen Ulusal Eylem Planlarını sunmaları gerekmekteydi ve halihazırda yayınlanmış olanların içeriği bir ülkeden diğerine oldukça farklılık göstermekteydi. Bu rapora katkıda bulunan Eurochild üyelerinin çoğu, Çocuk Garantisi Ulusal Koordinatörleri tarafından düzenlenen istişarelere katılmıştır ancak bazı durumlarda üyeler istişareyi bir kutucuk doldurma alıştırması olarak tanımlamıştır. Sıkı teslim tarihleri, yetersiz şeffaflık ve çoğu durumda girdi sağlamaya davet edilen kuruluşların düşük temsili ve yetkililerden geri bildirim alınmaması, istişarenin daha zayıf düzeyde kalmasına neden olmuştur. Çocukların katılımı söz konusu olduğunda, sadece birkaç üye ciddi bir çocuk katılımı olduğunu teyit etmiştir.
2022 Eurochild Raporu, bu AB girişiminin 21 Avrupa Birliği ülkesindeki sivil toplum örgütleri tarafından ulusal düzeyde nasıl karşılandığına dair bilgiler sunmaktadır.
AB Finansmanı
AB finansmanı, çocuk yoksulluğuyla mücadelede kapsamlı yatırımlara ulusal düzeyde olanak sağlamaktadır. Çocuklara ve çocuk haklarını destekleyen programlara yatırım için kullanılabilecek ana finansman kaynakları Avrupa Sosyal Fonu+ (ESF+), Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu (ERDF), Avrupa’daki Mülteciler için Uyum Eylemi (CARE), İltica, Göç ve Entegrasyon Fonu (AMIF), Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) ve Komşuluk, Kalkınma ve Uluslararası İşbirliği Aracı’dır (NDICI Global Europe). Bu rapor, Avrupa genelinde çocuklara yatırım yapmak için en çok hangi finansman kaynaklarının kullanıldığını belirlemektedir.
Bu bağlamda en çok kullanılanlardan biri istihdam, eğitim, beceri ve sosyal içerme girişimlerini destekleyen bir finansman aracı olan ESF+’dır. ESF+, 2021-2027 dönemi için yaklaşık 99.3 milyar Avroluk bütçesiyle AB’nin ‘insana yatırım’ için kullandığı ana araç durumundadır. ESF+ harcamalarının Avrupa Dönemi süreci kapsamında sunulan önerilere ve ülke analizlerine yanıt vermesi beklendiğinden, bu rapor ulusal düzeyde finansmana erişilebilirlik konusunda iyi uygulama ve bilgi sağlamayı amaçlamaktadır. Bu programlama döneminde, yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altındaki çocukların oranı 2017-2019 döneminde Birlik ortalamasından yüksek olan Üye Devletler, ESF+ kaynaklarının en az %5’ini çocuk yoksulluğuyla mücadele için hedeflenen eylemlere ve yapısal reformlara tahsis etmelidir[1].
Eurochild 2023 Avrupa Dönemi Eurochild Üyeleri için Öneriler
Belçika
‘Belçika, çocukların yaşamlarını etkileyecek politika kararlarına etkili bir şekilde katılmalarını sağlamak amacıyla, bir grup temsili çocuğa sistematik olarak danışmak için harekete geçmelidir’
Bulgaristan
‘Bulgaristan, çocuk koruma sisteminde reform yapmak üzere harekete geçmeli ve risk grupları için ayrı tedbirler içeren parçalı sektörel politikalar yerine çocuğun refahını hedefleyen kapsamlı ve sistematik bir yaklaşım geliştirmelidir’
Hırvatistan
‘Hırvatistan, çocuk yoksulluğunu ve dışlanmasını önlemek için yerel temelli yeterli hizmet yelpazesini güvence altına alırken, sivil toplum kuruluşlarını ve çocukların görüşlerini AB fonlarının uygulanmasına ve ulusal politikaya dahil etmelidir’
Kıbrıs
‘Kıbrıs, politika oluşturma sürecine sivil toplum katılımını ilerletmek için harekete geçmeli ve çocukların bu sürecin tüm adımlarına dahil edilmesini sağlamalıdır’
Çekya
‘Çek hükümeti Çocuk Garantisi Ulusal Eylem Planı’nı derhal kabul etmeli ve uygulamalı, 3-15 yaş arası her öğrenciye eğitim süreçlerinin bir parçası olarak ücretsiz sıcak öğle yemeği sağlamalı ve özellikle savunmasız ve dezavantajlı çocukları hedef alan ve kamusal yaşamın kendilerini etkileyen tüm yönleri hakkında görüşlerini ifade etmelerine olanak tanıyan bir çocuk katılımı modeli izlemelidir’
Estonya
‘Estonya yatırımları doğrudan çocuklara doğru yönlendirmeli çünkü yeşil veya dijital dönüşümlere yatırım yaparak çocukları unutuyor veya göz ardı ediyoruz’
Finlandiya
‘Finlandiya, çocukların ve gençlerin ruh sağlığı konusundaki endişe verici sorunu ele almak için derhal harekete geçmeli ve önleyici tedbirlere yatırım yapmalıdır. Hizmetlerin geliştirilmesi ve herkes için ruh sağlığı desteğine erişimin sağlanması elzemdir’
Fransa
‘Fransa, küresel salgının gençler ve çocuklar üzerindeki sonuçlarını dikkate almalıdır. Karantina sırasında bazı çocuklar tehlikeye girmiş ve izole edilmiştir. Bunlar arasında aile içi şiddet, ruh sağlığı sorunları ve sosyal eşitsizliklerde artışa maruz kalanlar da vardır’
Almanya
‘Almanya; eğitimin, nesiller arası yoksulluk döngüsünü kırmanın temel unsuru olduğunu kabul etmeli ve bu nedenle, okul içinde ve dışında eğitimde başarıyı teşvik eden ve ailelerinin sahip olduğu kaynaklardan bağımsız olarak çocukları destekleyen bir öğrenme ortamı yaratarak eğitimde eşitliği geliştirmek için harekete geçmelidir’
Yunanistan
‘Yunanistan, küresel COVID-19 krizi ve yaşam maliyetlerindeki artış karşısında özellikle çocukların beslenmesine odaklanarak eşitsizlikleri azaltmayı amaçlayan bir mali politika izlemelidir. Yunanistan, eşitsizlikleri dolaylı vergilendirme (KDV) yoluyla değil, kişisel gelir vergisi gibi doğrudan vergilendirme yoluyla azaltmayı hedeflemelidir. Katma Değer Vergisinin çocuk beslenmesindeki tüm temel ürünlerden hariç tutulması ayrıca tavsiye edilmektedir’
İrlanda
‘İrlanda, ulusal amaç ve hedefleri olan hükümetler arası bir çocuk yoksulluğu stratejisinin uygulanmasını denetleyecek özel ve tam kaynaklara sahip bir Çocuk Yoksulluğu Ofisi kurmak için harekete geçmelidir’
İtalya
‘İtalya, çocukların mevcut durumunu özellikle eğitim, dijital yoksulluk ve seslerini duyurma hakları konularında iyileştirmek için harekete geçmelidir. Bu talep BM Çocuk Hakları Komitesi tarafından da vurgulanmaktadır (2019)’
Letonya
‘Letonya, ihtiyaç sahibi çocukların temel hizmetlere erişimini garanti altına alarak yoksulluk ve sosyal dışlanmayı önleyip bunlarla mücadele etmek için harekete geçmelidir’
Malta
‘Malta erken yaşlardan itibaren çocuk haklarına öncelik vermek için harekete geçmelidir’
Kuzey İrlanda
‘Belfast/Good Friday Anlaşması ve 1998 Kuzey İrlanda Yasası kapsamında yasal bir görev olmasına rağmen, yoksulluk, sosyal dışlanma ve yoksunluk kalıplarıyla mücadele edecek bir Yürütme Stratejisi için yaklaşık 25 yıldır beklemekteyiz. Kuzey İrlanda halkı daha fazla beklemeyi göze alamaz’
Hollanda
‘Hollanda, özellikle sosyal hakları olmak üzere çocuk haklarını ülke raporlarında yer alan politika çerçevesine entegre etmek için harekete geçmelidir’
Portekiz
‘Portekiz, çocuklara özellikle dikkat ederek, herkes için yüksek kaliteli sağlık hizmetlerine zamanında erişimin iyileştirilmesi yoluyla çocuk yoksulluğunun daha da kötüleştirdiği eşitsizlikleri azaltmak için harekete geçmelidir’
Polonya
‘Polonya, çocuklar için koruyucu aile bakımı da dahil olmak üzere bakımın kurumsuzlaştırılması sürecini etkin bir şekilde kolaylaştırmak için harekete geçmeli ve engelli çocukları geride bırakmadan her çocuk için aile temelli bakım seçeneklerinin mevcut olmasını sağlamalıdır’
Romanya
‘Romanya, kamu önleme ve eşik bekçiliği politikaları, tedbirlerin uygulanması için halka açık finansman kaynakları ve ilgili bir dizi gösterge aracılığıyla çocuk yoksulluğunun azaltılmasına ve aile parçalanmasının önlenmesine katkıda bulunacak tutarlı bir plan oluşturmalıdır’
Slovenya
‘Slovenya yoksulluğu azaltmak için harekete geçmeli, çocuk doktorları ve ruh sağlığı uzmanlarına erişim de dahil olmak üzere tüm çocuklar için sağlık hizmeti sağlamalıdır’
Slovakya
‘Slovakya; geçmişlerine, ten renklerine, dinlerine, geldikleri ülkeye ve aile statülerine bakılmaksızın tüm çocukların haklarına saygı gösterilmesini sağlamak için güçlü ve hedefe yönelik adımlar atmalıdır’
İspanya
‘Pandeminin sonuçlarından en fazla zarar görenler çocuklu ailelerdir. Bu bağlamda İspanya, özellikle en kırılgan gruplara yansıyacak olan yoksulluk ve eşitsizlikteki artışla mücadele etmek için özel politikalar uygulamalıdır’
Politika Önerileri
Eurochild üyeleri, hükümetleri ve karar alıcıları en savunmasız çocukları desteklemeye ve artan eşitsizlikleri önlemeye çağırmaktadır.
Özellikle Roman ve göçmen kökenli çocuklar gibi en hassas durumdaki çocukların, birçok Avrupa ülkesinde temel hizmetlere erişimde zorlandıklarını bildirmektedirler.
Artan enerji maliyetleri ve hayat pahalılığı krizi ışığında Eurochild, karar alıcılara çocukları siyasi gündemin merkezine koymaları çağrısında bulunmaktadır:
Erken çocukluk eğitimi ve bakımına erişimi destekleyin
Küçük çocukların çocuk bakımına katılımının genel olarak yüksek olduğu ülkelerde bile, yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altındaki çocuklar, özellikle de Roman çocuklar ve göçmen kökenli çocuklar arasında bu oran keskin bir şekilde düşmektedir. Bunun çeşitli nedenleri olmakla birlikte, genellikle uygun fiyatlı (veya ücretsiz) kamusal alanların yetersizliği, Eurochild üyelerinin paylaştığı endişeler arasında üst sıralarda yer almaktadır. Ayrıca, Avrupa genelinde yüksek kalitede çocuk bakımının sağlanması için bakım işgücüne daha fazla önem verilmesi gerekmektedir.
Erken çocukluk eğitimi ve bakımı, çocukların sosyal ve bilişsel gelişiminde önemli bir rol oynamakta ve genellikle yaşamın ilerleyen dönemlerinde daha büyük başarılarla bağlantılı olmaktadır. Bu nedenle tüm hükümetleri, bu hizmetin kamu tarafından finanse edilen sunumunu genişleterek ve bakım mesleğini daha cazip hale getirerek bu yatırıma öncelik vermeye davet etmekteyiz.
Savunmasız çocukları koruyun ve destekleyin
Enerji maliyetlerindeki son artış ve bunun sonucunda ortaya çıkan hayat pahalılığı krizi, birçok çocuk ve aileyi daha da yoksulluğa sürüklemektedir. Ayrıca Eurochild üyeleri, Roman ve göçmen kökenli çocuklar gibi hassas durumdaki çocuklar arasında okulu erken terk etme oranlarının daha yüksek olduğunu bildirmektedir.
Ulusal hükümetleri, sağlık ve ruh sağlığı hizmetlerine ücretsiz ve eşit erişim sağlamak, sağlık ve ruh sağlığı hizmetlerini genişletmek veya okuldaki çocuklar için ücretsiz yemek programları başlatmak ve sosyal konut girişimlerini ve sosyal koruma tedbirlerini iyileştirmek için bu alandaki yatırımlara öncelik vermeye çağırıyoruz.
Çocuk haklarını çevrimiçi ve çevrimdışı olarak koruyun
Covid-19 pandemisinin öncesinde de -fakat özellikle sonrasında- dijital ortam günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. İnternet, çocukların öğrenmesi, eğlenmesi için harika bir alan olmasına ve akranlarıyla etkileşim kurabilmelerine rağmen bu ortamın çevrimdışı ortamda var olan güvencelerden hâlâ yoksun olduğu inkar edilemez.
Mayıs 2022’de kabul edilen Çocuklar için Daha İyi İnternet (BIK+) stratejisi şüphesiz doğru yönde atılmış bir adımdır ancak dijital ortamda çocuk haklarının çoğu ulusal hükümetin odaklandığı bir alan olmaması endişe vericidir. Bu durum, Çocuk Garantisi Ulusal Eylem Planlarında ve Avrupa Dönemi Ülkeye Özgü Önerilerinde açıkça görülmektedir.
Üyelerimizle birlikte, ulus ve Avrupa düzeyindeki karar vericileri çevrimiçi çocuk haklarının korunmasında liderlik rolü üstlenmeye davet etmekteyiz.
Çocuk Garantisi’nin ulusal düzeyde uygulayın
Avrupa Çocuk Garantisine ilişkin Konsey Tavsiye Kararı, Üye Devletlerden Ulusal Eylem Planlarını (UEP) 15 Mart 2022 tarihine kadar sunmalarını istemiştir. Ancak, bu raporun hazırlandığı sırada birçok Üye Devlet henüz kendi Ulusal Eylem Planlarını sunmamıştı.
Hayat pahalılığı krizi ve Covid-19 sonrasında artan çocuk yoksulluğu nedeniyle, Üye Devletlerin Ulusal Eylem Planlarını bir an önce sunmaları ve bu planların sivil toplum örgütleri ve çocukların masaya getirdikleri uzmanlık, bilgi ve yaşanmış deneyimleri dikkate almaları zorunludur.
Çocukları kendi başlarına değişim aktörleri olarak kabullenin
Avrupa Çocuk Garantisinin başlatılması ve bunun sonucunda Ulusal Eylem Planlarının uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesiyle birlikte Üye Devletlere, çocukların hayatlarını etkileyen kararlara etkili bir şekilde dahil olmaları için eşsiz bir fırsat sunulmaktadır.
Bununla birlikte, çok az Üye Devlet UEP’lerini hazırlamadan önce çocuklarla istişarede bulunmuştur ve çocukların geri bildirimlerinin planlara dahil edilip edilmediği veya bu istişarenin herhangi bir anlama sahip olup olmadığı genellikle açık değildir.
Bu durum hayal kırıklığına yol açsa dahi iyileştirme için fırsat mevcuttur. Eurochild ve üyeleri, ulusal hükümetleri Ulusal Eylem Planlarının uygulanması ve değerlendirilmesine çocukları sürekli olarak dahil etmeye çağırmaktadır.
AB finansmanının önündeki engellerin kaldırın
Eurochild üyelerinin çoğu AB finansman mekanizmalarının ve AB fonlarının kendi ülkelerinde nasıl kullanıldığının farkında olmakla birlikte, Avrupa kaynaklarının küçük ve orta ölçekli kuruluşlar için farklı nedenlerden dolayı erişilemez olduğunu da belirtmektedirler. Buna ek olarak, Avrupa finansman ekosisteminin karmaşıklığı sivil toplum kuruluşları için takip sürecini zorlaştırmaktadır.
Örnek vermek gerekirse, zaman açısından sürdürülebilirliklerinin düşük olması bu projeleri yoksulluk müdahaleleri için daha az uygun hale getirmektedir. Ayrıca, AB tarafından finanse edilen projelere başvurmak, özellikle küçük STK’ler için önemli idari ve hesap verebilirlik yükleri getirmektedir. Dil engelleri de yerel STK’lerin ulusötesi projeler için ortak bulmasını zorlaştırmaktadır ve birçok üye AB tarafından finanse edilen programlama, izleme ve değerlendirmeye ulusal düzeyde paydaş katılımının eksikliğini vurgulamıştır.
Çocuk koruma alanındaki yatırımları sürdürün ve güçlendirin
Son yıllarda, Avrupa genelinde kurumsuzlaştırma sürecini ilerletmek ve bakım altındaki tüm çocukların aile ve toplum temelli bir ortamda yaşamalarını sağlamak için çok ilerleme kaydedilmiştir. Bununla birlikte Covid-19 salgını, kurumlarda yaşayan çocuklar için ruhsal bakım da dahil olmak üzere sağlık hizmetlerine erişimde henüz tam olarak ele alınmamış boşlukları ortaya çıkarmıştır.
Ukrayna’daki savaşın neden olduğu son mülteci krizi, AB genelinde çocuk koruma sistemlerindeki zayıflıkları ve uyum eksikliğini ortaya koymaktadır. Çocuk koruma sistemi reformlarına ve bakımdan ayrılan gençlerin desteklenmesine duyulan ihtiyaç, bu rapor boyunca birçok Eurochild üyesi tarafından vurgulanmıştır. Ayrıca, ulusal hükümetleri ve AB’yi, ailelerin ayrılmasının önlenmesi ve refakatsiz çocukların korunması ve desteklenmesi konularına eşit önem vermeye ısrarla davet etmekteyiz.
Çocuk haklarını Avrupa Dönem Döngüsünün merkezine yerleştirin
Avrupa Sosyal Haklar Eylem Planını uygulamaya konulmasıyla birlikte Avrupa Dönemi sosyo-ekonomik bir odak kazanmıştır. Çocuk yoksulluğuna ilişkin özel göstergeler içeren Sosyal Skor Tahtası’nın Dönem Döngüsünün merkezi bir unsuru olarak dahil edilmesi çabalarını takdirle karşılamaktayız. Ancak, hak sahibi olarak tanınmaları gereken çocuklardan Ülke Raporlarında ve Ülkeye Özgü Önerilerde nadiren bahsedilmektedir.
Eurochild, Üye Devletlerin daha iyi çocuk koruma standartları için bir araya gelmelerini ve Avrupa genelinde çocukların refahını güvence altına alacak reformları hayata geçirmelerini sağlamak üzere Ülkeye Özgü Önerilere çocuk haklarının anlamlı bir şekilde dahil edilmesi çağrısında bulunmaktadır.
Bu yazı Ömer Mert Kılıç tarafından Hayat Sende Derneği adına Türkçeye kazandırılmış, kontrolü Gamze Bilir Seyhan tarafından yapılmıştır.
Bu yazı “(In)visible Children” başlıklı raporun 3. ve 10. Sayfaları dahil olmak üzere özet haline getirilmiştir. Pozitif sosyal dönüşüm için bağışlarınızla destek olun. Bağış yapmak için tıklayınız.
[1] Bu ülkeler Bulgaristan, Kıbrıs, Yunanistan, İspanya, Hırvatistan, Macaristan, İrlanda, İtalya, Litvanya, Lüksemburg ve Romanya’dır.
Bağlanma, bebeklerle bakım verenleri arasında duygusal olarak kurulan olumlu ve olumsuz ilişkiyi ifade eder. Bağlanma davranışları ise bebeğin, anne-babasıyla veya kendisine bakım veren kişi ile iletişimde kullandığı davranışlar olarak değerlendirilmektedir. Yani bağlanma en genel anlamda iki insan arasındaki yakın duygusal ilişki sonucu oluşan bağ olarak tanımlanmaktadır.
Bağlanma Kuramıçocuk ve birincil bağlanma figürüyle iletişimi odağına almaktadır. Bu kurama göre yeni doğan bebekler, yalnızca onlara bakmaya ve korumaya istekli bir yetişkinin varlığında yaşamlarını sürdürebilirler. Henüz becerilerinin yeterli derecede gelişmemiş olmasına bağlı olarak bebeğin, kendisine bakım veren kişiye bağımlı olduğu görülür, bu bağımlılık sürecinde bakım verenle kurduğu birebir ilişki ise, onun zihinsel ve duygusal gelişimi için son derece önemlidir. Ayrıca çocuğa bakmakla yükümlü kişiler de çocuğun bakımını sadece bir görev olarak algılamazlar, bundan mutluluk ve tatmin de sağlarlar. Çocukla yaşadıkları etkileşimin sonucunda onunla aralarında hissettikleri bağ giderek güçlenir. Bu bağlanmanın oluşması sonucunda bebeklerde emme, uzanma, gülümseme, ağlama vb. davranış özellikleri etkili olur. Çocuk, birincil bağlanma figüründen ayrı kaldığında davranışlarında sapmalar olabilir, anksiyete davranışı sergileyebilir ve bu davranışlar bireyi olumsuz etkileyebilmektedir. Gelişim dönemlerine göre bağlanma stillerinin incelenmesi davranış sapmalarının anlaşılmasını sağlamıştır.
1.Aşama:Ön Bağlanma: İlk iki aylarında bebekler, insanlar ve nesneleri birbirinden ayırmayı öğrenir.
2.Aşama:Oluşum Halindeki Bağlanma:2-8 aylık arası bebekler, bakım verenleri ile yabancıları ayırt eder hale gelir. Bakım verene daha olumlu tepkiler verir ve ayrıldıklarında kızarlar.
3.Aşama:Gerçek Bağlanma: 8-18 aylık arası bebekler, bakım verenlerin daha ayrıntılı inceler, tepkilerine daha fazla ilgi gösterir, karşılık verir ve onlara yakın durmaya çalışırlar.Bakım verenlerinin tepkilerine daha fazla ilgi gösterirler.
4.Aşama:Karşılıklı İlişkiler:18 aylıktan itibaren çocuklar bakım verenleriyle ilişkilerinde daha hassastırlar. Sevgi, ilgi ve fiziksel temas arayışını ifade ederler.
Bağlanma teorisiJohn Bowlby ve Mary Ainsworth’un ortak teori çalışmasıdır. İngiliz asıllı bir psikolog olan Bowlby, bu teoriyi üretirken kendi çocukluk döneminden ilham almıştır. Annesi, çocukken fazla ilginin çocukları şımartacağını düşündüğünden dolayı sadece günde 1 saat görmesi, kendisine bakım verenin evden ayrılması ve annesinin ölümünden kalan travmalardan yola çıkarak bu teoriyi üretmiştir.
Bowlby’e göre ruh sağlığı için önemli olan noktanın anne ve bebeğin aldığı keyiftir. Bebeğe birincil bakım verenin bebeğin sürekli yanında olması, fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılaması, çocuğun davranışlarında sapma olmasını ve psikopatolojiye dönüşmesini engellemektedir.
Bowlby’ın yaptığı araştırmalara göre bakım veren ile çocuk arasında kurulan güvenli bağ sayesinde çocuğun, sevgi ve onaylanma ihtiyacı karşılanır. Bunun yanında bağlanmanın; bakım verenin, çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılayarak güven duygusunu öğretmesi gibi işlevleri vardır. Çocuk değerli ve önemli olduğu hisseder. Böylece çocuk çevresini tanıyabilecek ve keşif yapabilecek sonra da güvenli bölgesine yani bakım verenine geri dönebilecektir.
Bowlby’ye göre bireyin değişkenliği 0-4 yaş arasıdır ve büyüdükçe bireyin değişime direnci artar. Ainsworth ise metodolojisi sayesinde Bowlby’nin teorilerini keşfetmiştir. Bebeğin bağlanma figürünü güvenli bir liman olarak gördüğünü vurgulamıştır. Bebek için tanıdık olmayan durumlara maruz kalmadan ebeveynleriyle arasında güvenli bir bağlanma oluşması oldukça önemlidir. Tanıdık, güven olmadan yaşamına devam etmek zorunda kalan bireyin ise gelecekteki yaşam partneriyle yaşadığı romantik ilişkileri ve günlük hayattaki ilişkileri olumsuz etkileneceği öngörülmektedir. Ergenlikte bağlanmada ise içsel ve dışsal sorunların ebeveyn-çocuk ilişkisini şekillendirdiği görülür. Bağlanma ergenlerin geçmiş deneyimlerini kapsar, çocukluğundaki deneyimleri ortaya çıkarabilir. Birey bu süreçte bireyselleşir ve kimliğini oluşturur. Yetişkinlikte bağlanmada ise yetişkinlerin ilişkilerinde bebeklik döneminden izler taşıdığı gözlemlenmiştir. Ainsworth, bağlanma davranışı sisteminden gelen sinyalleri uyarlayarak kişilerin güvenli bağlanma stillerini ortaya çıkarmıştır.
Bağlanma stilleri güvenli bağlanma, güvensiz bağlanma, kaygılı bağlanma ve saplantılı bağlanma olarak dörde ayrılır:
1.Güvenli Bağlanma: Bu bağlanma stilinde bebeğin bakımı sağlıklı bir şekilde verilmiştir. Duygusal, fiziksel ve her yönden ihtiyaçları karşılanmıştır. Bebek ihmal edilmemiş, yeterince ilgilenilmiş, güçlü bağlar oluşturulmuştur. Yani yeterince sevilmiş, sayılmış ve dengeli davranışlarla büyütülmüştür. Bu şekilde yetişen çocukların iletişim becerileri ve kendini ifade etme kabiliyetleri iyidir. Yetişkin olduklarında rahat ve sağlıklı iletişimler kurabilirler.
2.Kaçıngan Bağlanma:Bu bağlanma stilinde bakım veren kişi, çocuğa karşı mesafeli ve soğuktur. Çocuk ihmal edilmiş, yeterince şefkat, ilgi ve sevgi görememiştir. Bu şekilde yetişen çocuklar, dış dünyayı güvensiz olarak algılar, iletişimden ve bağ kurmaktan kaçınırlar, çoğunlukla içe dönük bir şekilde yaşarlar. Genellikle ilgi veya iletişim gibi beklentileri olmaz ve teması sevmezler. Destek ve yardıma kapalıdırlar,. Yetişkinlik sürecinde bireyselliği tercih ederler. Kendilerinden başka kimseye güvenmez ve başkalarının düşüncelerini önemsemezler. Kısa süreli ilişkiler yaşarlar.
3.Kaygılı Bağlanma:Bu bağlanma stilinde bakım veren, çocuğa karşı yeterince güven, sevgi, ilgi vermemiştir. Belli bir oranda mesafelidir. Bakım veren çocuğun yanından bir süre gidip gelse bile çocukta tekrar gideceğine dair korku ve kaygılar oluşur ve bunlar kolay kolay giderilmez. Çocuk sık sık olumsuz tepkilerle ve eleştirilerle karşılanır. Yeterince güven ortamı sağlanmayan çocuk, kendinden şüphe eder; sürekli huzursuz ve kaygılı olur. Başkalarını kendinden daha üstün, değerli ve yeterli görür. Olumsuz benlik algısına sahiptirler. Sevilmeyip onaylanmayacaklarından korkarlar ve derin bağlar kuramazlar. Terk edilme korkuları vardır ve takıntılı davranışlar gösterme eğilimindedirler.
4.Korkulu Bağlanma: Bu bağlanma stilinde bakım veren, dengesiz ve tutarsız davranışlara sahiptir. Bir ilgilenip bir ilgilenmeyerek çocukta hasarlara ve güven problemine yol açar. Çocuğun duygularıyla oynanarak duygusal sarsılmaya sebep olur. Sağlıklı güven alanı oluşturulamadığı için dünya onlara güvensiz gelir çünkü ne tepkiyle karşılaşacaklarını bilemezler. Bu yüzden bağlanmaktan kaçınırlar. Bakım veren kişiye düşkün olabilirler. Davranışları ve tepkileri belirli değildir, kestirilemez. İlişkilerde aynı anda hem yaklaşıp hem de uzaklaşabilirler. Hem kendilerine hem çevreye güvenmezler.
Peki Bağlanmanın Uzun Vadeli Etkileri Nelerdir?
Bakıcılarıyla erken dönemde güvenli bağlanma geliştiren çocuklar yaşları ilerlediğinde daha yakın arkadaşlıklar kurmuşlardır. Bundan çıkan sonuç güvenmeyi ve olumlu etkileşimde bulunmayı öğrenen çocukların bu becerileri sonraki ilişkilere uygulayabildiğidir.
Bowlby, araştırmaları sonucunda bakım veren ile çocuğun erken yaşta ayrılmasının kişilik problemlerine, zihinsel hastalıkları ve suça sürüklenmeyi artırdığını gözlemlemiştir. Gelişim sürecinde çocuk, aile dinamikleri ne kadar elverişli ya da elverişsiz olursa olsun bakımını yapan kişilere bağlanma ihtiyacı içerisindedir. Kurum bakımında kalan çocuklar ise bu bağlanma ihtiyaçlarını kurumda bakımlarını sağlayan meslek elemanları ile sağladıkları için süreklilik içeren bir ilişki kurmakta zorlanırlar. Kurumlar aile ortamından hem organizasyon hem de katılımcıların rolleri bakımından farklılaşmaktadır. Bir müdür, bir müdür yardımcısı tarafından yönetilen kurumlar, çocukların topluca bir arada yaşamaları için organize edilmiş bir örgüt yapısına sahiptir. Kurum bakımı az sayıda uzman personelin çalıştığı, otoriter bir disiplin ve merkeziyetçi bir yönetim anlayışının olduğu toplu bakım şekli olara karşımıza çıkmaktadır. Yetiştirme yurtlarındaki bakım verenlerin sürekli değişmesi ve çocukların güvenli bir şekilde bağlanabileceği sabit bir kişinin olmaması nedeniyle, çocuklar yakın, sıcak ve süreklilik gösteren, duyarlı bakım veren bir yetişkin ilişkisinden yoksundurlar. Bu durum sonucunda çocuklar hem güvenli bağlanmada ciddi sıkıntılar yaşar hem çocukların ileriki hayatlarında psikolojik ve sosyal olarak birtakım sorunlarla karşı karşıya kalmasına sebep olabilir.
Sosyal Hizmet disiplininde Bowlby’nin bağlanma kuramı ve geliştirilen bağlanma kuramı kavramları; bireyin gelişiminin ilk aşaması olan bebeklikte birincil bakım veren ve bebek arasındaki ilişkiyi anlamayı ve bireyin ergenlik ve yetişkinlikteki ilişkilerini anlamayı sağlar. Müdahale sürecinde bağlanma stillerini bilmek, birincil bakım veren ve çocuk arasındaki ilişkinin önemini anlamak uzman ve müracaatçı arasında iletişimi sağlar. Bowlby’nin bağlanma kuramı sosyal hizmet uzmanının; bebeklik döneminde birincil bakım veren ile bebeğin arasındaki ilişkinin önemini, çocuk ve birincil bağlanma figürü arasındaki iletişimi, bağlanma stillerini, ergenlikte bağlanmada içsel ve dışsal sorunların ve ebeveyn ilişkilerinin önemini, yetişkinlikte bağlanmada bebeklik dönemindeki yaşantının önemini anlamasını sağlamaya yardımcı olur.
Bağlanma kuramı dikkate alınarak koruma altında yetişen çocuklar alanında çeşitli politikalar geliştirilmelidir. Çocuk bakım kuruluşlarında bakım verenlerin seçilme süreci daha hassas yürütülmelidir. Sadece kağıt üzerinde bir yetkinliğe sahip olan değil çocuk gelişimi ve psikolojisine de hakim bakım personelleri istihdam edilmelidir. Her çocuğun bir aile yanında hayata hazırlanması için öncelikle biyolojik ailenin güçlendirilmesi esas alınarak ebeveyn ve çocuğa yönelik yalnızca ekonomik değil psikososyal güçlendirme çalışmaları bir düzen içinde yürütülmelidir. Biyolojik ailenin güçlendirilmesinin mümkün olmadığı durumlarda aile temelli bakım modellerinden koruyucu ailelik ve evlat edinme uygulamalarının tüm çocuklar için hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bağlanma kuramı bir çocuğun hayatının her döneminde ilgi, sevgi ve şefkat içeren bir ilişki içinde olma ihtiyacını vurgulamaktadır. Bu nedenle her çocuğun sevgi dolu bir ailede büyüme hakkını savunmak ve aile temelli bakım modellerine yatırım yapmak çocuğun üstün yararı için hayata geçirilmesi gereken en önemli politikalardır.
Bu yazı Emircan Dündar, Sueda Kara, Elif Melisa Akgün, İlknur Erbulut, Aslıhan Çeri Arıcı, Nagihan Alkan tarafından Hayat Sende Derneği adına derlenmiştir.
Anahtar kelimeler: aile, çocuk, koruma, korunmaya ihtiyacı olan çocuk, bağlanma, bağlanma kuramı, bowlby, mary ainsworth, yetiştirme yurdu, çocuk yuvası, sevgi evi, koruyucu aile, evlat edinme, gönüllü aile
Sosyal hizmet mesleği, insan hakları ve sosyal adaleti temel alan, sosyal değişimi destekleyen, bireylerin güçlenmesini ve özgürleşmesini destekleyen uygulama temelli bir meslektir. Bireylerin gereksinimlerini bir bütün olarak gören sosyal hizmet mesleği, meslek olma sürecinde bazı zorluklar ile karşılaşmıştır. Bu zorlukların temelinde, sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın geleneksel bir uygulama olması yatmaktadır. İlkel toplumlarda mikro ve makro düzeyde kişilerin sosyal örgütlenmesi içinde birbirleriyle ihtiyaçlara yönelik iletişimleriyle başlayan sosyal yardımlaşma, günümüze gelinceye kadar, toplumların sosyal, ekonomik, politik yapılanma biçimlerine göre çeşitli evrelerden geçmiştir. Dinsel, hümanist ve sosyal adalet olarak bilinen bu yaklaşımlar uzun süre sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın sahip olduğu düşünce tarzını biçimlendirilmiştir.
Türkiye’de sosyal hizmetin temel konularından birini oluşturan çocuk bakım sisteminin ilk temeli 1822 yılında “Çocuk Islahevlerinin” kurulmasıyla atılmıştır. Devlet korumasındaki çocuklar sorununun büyümesi üzerine halkın girişimiyle çözüm arayışlarına girilmiş, çözümlerin yetersiz kalması üzerine Devlet kanalıyla çözümler aranmıştır. Cemiyetler Kanunu 16 Ağustos 1909 tarihinde yayınlanınca korunmaya ihtiyacı olan çocuklar için kurulan yardım cemiyetleri hukuki bir çerçeveye kavuşmuştur. Meşrutiyet döneminde İttihad ve Terakkinin destekleriyle ebeveynlerinden yoksun olan çocuklar sorununa çözüm amacıyla Darüleytamlar açılmıştır. Devlet eliyle kurulan Darüleytamların yetersizlikleri sonucu kapanması üzerine devlet korumasındaki çocuklara bakım sağlamak amacıyla yeni bir arayış içerisine girilmiştir. 28 Mart 1918’de Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin bünyesinde “Hanımlar Heyeti” kurulmuştur. 1920 yılında kurulan TBMM çocuk haklarının da içinde yer aldığı Sosyal Hizmetlerin temini için önemli düzenlemeler yapmıştır, konuyla ilgili çalışmalar Sağlık ve Sosyal yardım Bakanlığınca yürütülmüştür. Meclis kurmuş olduğu “Sosyal Yardım Komisyonu” aracılığıyla Ankara’daki Çocuk Yuvalarının denetimini gerçekleştirmiştir. 1921 yılında Himaye-i Etfal Cemiyeti kurulmuştur. Bu arada Türkiye 1924 tarihli Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesini imzalayan ülkelerden biridir.
Ankara’da 30 Haziran 1921 tarihinde kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti, kadın, çocuk ve aile alanında birçok çalışmayı başlatmıştır. Himaye-i Etfal Cemiyetinin adı 1935 yılında “Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu” olarak değiştirilerek resmi statü kazanmıştır. Ayrıca Medeni Kanun, Belediyeler Kanunu, İş Kanunu ve Ceza Kanunu 1923 ile 1945 yılları arasında yürürlüğe girmiştir, bu kanunlarla çocukların korunması hayırseverlik yaklaşımından ayrılarak akılcı, bilimsel ve yasal yaklaşımlara bağlanmıştır. 1983 yılı öncesinde, sivil toplum örgütleri, çeşitli kamu kuruluşları, yerel kuruluşlar vb. tarafından sunulan sosyal hizmetlerde yaşanan büyük aksaklıklar sonucu, bu duruma bir son verip sosyal hizmetlerin tek elde toplanarak, devlet çatısı altında kamu ve toplum kaynaklarıyla, profesyonel bir anlayışla verilmesini öngören 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu27.05.1983 tarihli ve 18059 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunun amacı; korunmaya, bakıma veya yardıma ihtiyacı olan aile, çocuk, engelli, yaşlı ve diğer kişilere götürülen sosyal hizmetlere ve bu hizmetleri yürütmek üzere kurulan teşkilatın kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklar ile faaliyet ve gelirlerine ait esas ve usulleri düzenlemektir. Kanunla sosyal hizmetlere ilişkin geniş perspektifte tanımlar yapılarak, görevler sıralanmış ve Kanunla verilen görevleri yapmak üzere Sosyal Hizmetler Danışma Kurulu ile Başbakanlığa bağlı kamu tüzel kişiliğine sahip katma bütçeli Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün merkez teşkilatı Ankara´da olup, Başbakanlığa bağlanan Kurum, 81 il ve 35 ilçede taşra teşkilatını kurmuş Kuruluşları aracılığıyla korunmaya ihtiyacı olan; aile, çocuk, genç, özürlü, yaşlı ve topluma yönelik hizmetlerini sürdürmektedir. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu profesyonel yaklaşımın sonucudur. Böylece hizmetlere bir kalite ve standart getirilmiştir. Sosyal Hizmetlerin tek elde toplanarak, sosyal devlet ilkesi çerçevesinde profesyonel olarak verilmesi çok önemli bir gelişme iken sosyal hizmetlerin bir alanı olan korunmaya ihtiyacı olan çocuklar alanında 2003 tarihli Aile Mahkemeleri Kanunu, 2005 tarihli Çocuk Koruma Kanunu ve Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununun yürürlüğe girmesi, gündüzlü rehabilitasyon merkezlerinin Milli Eğitim Bakanlığına devredilmesi ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Aile Araştırma Kurumu, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü vb. sosyal hizmet ve sosyal yardım kurumlarının kurulması sosyal hizmetler alanında tekrar dağınıklığı ve çok başlılığı getirmiştir.
Bu dağınıklığa ek olabilecek bir gelişme ise 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun değiştirilmesine yönelik Tasarı Taslağının uzun süreden beri gündemde tutulmasıdır. Taslağa göre sosyal hizmetlerin sunumunda gönüllülük ve hayırseverlik esas alınmakta, sosyal hizmetlerin ve kuruluşların yerel yönetimlere, vakıf vb. oluşumlara devri ve dolayısıyla taşeronlaştırılarak özelleştirilmesi öngörülmekte, eski sisteme dönülerek, daha çoklu bir yapının ve olası risklerin yaşanmasının önünün açılması tehlikesi doğmaktadır. Sosyal hizmetlerdegönüllü katkısı ve doğal olarak insan sevgisi merkezi önemde, ancak sosyal hizmetler, hayırseverlik temelinde yürütülemeyecek ve insanların vicdanına bırakılamayacak kadar önemli ve bilimsel yaklaşım gerektiren bir hizmetler bütünüdür.
Sosyal Hizmetlerin ülkemizdeki gelişiminde de hayırseverlik yaklaşımından uzaklaşılarak, sosyal hizmetin bir hak olarak görülmesi ve bilimsel bir meslek alanı haline getirilerek, Devlet tarafından verilmesi yolunda epeyce mesafe alınmıştır.
Günümüzde de sosyal hizmetin kamu, özel sektör ve STK kanallarının geliştiğini söylemek mümkündür. Hayat Sende ve ÇAÇAV gibi STK’ların geliştiğini; çocuk evleri siteleri, ev tipi sosyal hizmet birimleri, çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları, evlat edinme, koruyucu aile hizmetleri gibi modellerin geliştiğini söyleyebiliriz.
Hayat Sende diyerek çıktığımız yolculukta 14 yılı tamamladık.Koruma altındaki çocuklar ile korumadan ayrılan bireylerin hayatlarına dokunmak için profesyonel çalışan, üye, gönüllü, destekçi hep birlikte heyecanlı ve yorucu bir yılı geride bıraktık. 2021 online toplantılar, eğitimler ve projeler ile koruma altında yetişen çocuk ve gençlerin karşılaştıkları güçlüklerle ilgili farkındalık oluşturduğumuz; koruma altında yetişen gençleri güçlendiren imza projeleri gerçekleştirdiğimiz bir yıl oldu.
Yüz yüze ve online çalışma düzenini harmanlayarak Türkiye’nin hatta dünyanın her yerinden insanlarla çalışma fırsatı yakaladık. Sonucunda koruma altında yetişen çocuk ve gençlerin hayata güçlü ve eşit fırsatlarla atıldığı bir dünya hayalimize doğru yılmadan yürüdük, dijital iletişimde kullanabileceğimiz her yolu amacımıza uygun kullanmaya çalıştık. 2021 yılının yeni büyüme ve yenilenme sancılarını tüm destekçilerimizle birlikte deneyimledik. Sonucunda güçlenerek alana öncü projeler sunan bir sivil toplum kuruluş olma çizgimiz koruduk. Bu noktada 2022 için sizlerin desteğine yeniden ve daha güçlü bir şekilde ihtiyacımız var. Hayat Sende’nin kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi ve alanda yol gösterici bir STK olmaya devam etmesi için geçmiş yıllardan dersler çıkardık. Bu doğrultuda yeni yılı planladık. Bu süreçte bize vereceğiniz her türlü destek bizi daha da güçlü kılacak.
Koruma altındaki çocukların hayatlarına dokunmak için çıktığımız yolculukta karşılaştığımız zorluklar bizleri yıldırmadı, yıldırmayacak. Bu uzun koşuda, başaramazsak tekrar tekrar denemeye kararlıyız. Bu noktada en önemli ihtiyacımız sizlerin dışarıdan bir gözle Hayat Sende’yi eleştirmesi ve hesap verebilir bir yapıda nitelikli çalışmalar gerçekleştiren bir yapı hâline gelmesinin sağlaması.
Hayat Sende birinin değil koruma altında yetişen çocuk ve gençlerin, gönüllülerin, bağışçıların, destekçilerin derneği, hepimizin derneği. Heyecanlı yolculuğumuzda öncelikle bize ilham olan koruma altında yetişen çocuk ve gençlere, çalışmalarımızda emeği geçen tüm üye, çalışan ve gönüllülerimize, çalışmalarımızı destekleyen bağışçılarımıza en içten teşekkürlerimi iletiyorum. Yeni yılın yeni umutlar, yeni heyecanlar, yeni kolaylıklar getirmesini ümit ediyor, herkese en içten sevgilerimizi sunuyorum.