Sosyal hizmet mesleği, insan hakları ve sosyal adaleti temel alan, sosyal değişimi destekleyen, bireylerin güçlenmesini ve özgürleşmesini destekleyen uygulama temelli bir meslektir. Bireylerin gereksinimlerini bir bütün olarak gören sosyal hizmet mesleği, meslek olma sürecinde bazı zorluklar ile karşılaşmıştır. Bu zorlukların temelinde, sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın geleneksel bir uygulama olması yatmaktadır. İlkel toplumlarda mikro ve makro düzeyde kişilerin sosyal örgütlenmesi içinde birbirleriyle ihtiyaçlara yönelik iletişimleriyle başlayan sosyal yardımlaşma, günümüze gelinceye kadar, toplumların sosyal, ekonomik, politik yapılanma biçimlerine göre çeşitli evrelerden geçmiştir. Dinsel, hümanist ve sosyal adalet olarak bilinen bu yaklaşımlar uzun süre sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın sahip olduğu düşünce tarzını biçimlendirilmiştir.
Türkiye’de sosyal hizmetin temel konularından birini oluşturan çocuk bakım sisteminin ilk temeli 1822 yılında “Çocuk Islahevlerinin” kurulmasıyla atılmıştır. Devlet korumasındaki çocuklar sorununun büyümesi üzerine halkın girişimiyle çözüm arayışlarına girilmiş, çözümlerin yetersiz kalması üzerine Devlet kanalıyla çözümler aranmıştır. Cemiyetler Kanunu 16 Ağustos 1909 tarihinde yayınlanınca korunmaya ihtiyacı olan çocuklar için kurulan yardım cemiyetleri hukuki bir çerçeveye kavuşmuştur. Meşrutiyet döneminde İttihad ve Terakkinin destekleriyle ebeveynlerinden yoksun olan çocuklar sorununa çözüm amacıyla Darüleytamlar açılmıştır. Devlet eliyle kurulan Darüleytamların yetersizlikleri sonucu kapanması üzerine devlet korumasındaki çocuklara bakım sağlamak amacıyla yeni bir arayış içerisine girilmiştir. 28 Mart 1918’de Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin bünyesinde “Hanımlar Heyeti” kurulmuştur. 1920 yılında kurulan TBMM çocuk haklarının da içinde yer aldığı Sosyal Hizmetlerin temini için önemli düzenlemeler yapmıştır, konuyla ilgili çalışmalar Sağlık ve Sosyal yardım Bakanlığınca yürütülmüştür. Meclis kurmuş olduğu “Sosyal Yardım Komisyonu” aracılığıyla Ankara’daki Çocuk Yuvalarının denetimini gerçekleştirmiştir. 1921 yılında Himaye-i Etfal Cemiyeti kurulmuştur. Bu arada Türkiye 1924 tarihli Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesini imzalayan ülkelerden biridir.
Ankara’da 30 Haziran 1921 tarihinde kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti, kadın, çocuk ve aile alanında birçok çalışmayı başlatmıştır. Himaye-i Etfal Cemiyetinin adı 1935 yılında “Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu” olarak değiştirilerek resmi statü kazanmıştır.
Ayrıca Medeni Kanun, Belediyeler Kanunu, İş Kanunu ve Ceza Kanunu 1923 ile 1945 yılları arasında yürürlüğe girmiştir, bu kanunlarla çocukların korunması hayırseverlik yaklaşımından ayrılarak akılcı, bilimsel ve yasal yaklaşımlara bağlanmıştır. 1983 yılı öncesinde, sivil toplum örgütleri, çeşitli kamu kuruluşları, yerel kuruluşlar vb. tarafından sunulan sosyal hizmetlerde yaşanan büyük aksaklıklar sonucu, bu duruma bir son verip sosyal hizmetlerin tek elde toplanarak, devlet çatısı altında kamu ve toplum kaynaklarıyla, profesyonel bir anlayışla verilmesini öngören 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu 27.05.1983 tarihli ve 18059 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunun amacı; korunmaya, bakıma veya yardıma ihtiyacı olan aile, çocuk, engelli, yaşlı ve diğer kişilere götürülen sosyal hizmetlere ve bu hizmetleri yürütmek üzere kurulan teşkilatın kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklar ile faaliyet ve gelirlerine ait esas ve usulleri düzenlemektir. Kanunla sosyal hizmetlere ilişkin geniş perspektifte tanımlar yapılarak, görevler sıralanmış ve Kanunla verilen görevleri yapmak üzere Sosyal Hizmetler Danışma Kurulu ile Başbakanlığa bağlı kamu tüzel kişiliğine sahip katma bütçeli Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün merkez teşkilatı Ankara´da olup, Başbakanlığa bağlanan Kurum, 81 il ve 35 ilçede taşra teşkilatını kurmuş Kuruluşları aracılığıyla korunmaya ihtiyacı olan; aile, çocuk, genç, özürlü, yaşlı ve topluma yönelik hizmetlerini sürdürmektedir. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu profesyonel yaklaşımın sonucudur. Böylece hizmetlere bir kalite ve standart getirilmiştir. Sosyal Hizmetlerin tek elde toplanarak, sosyal devlet ilkesi çerçevesinde profesyonel olarak verilmesi çok önemli bir gelişme iken sosyal hizmetlerin bir alanı olan korunmaya ihtiyacı olan çocuklar alanında 2003 tarihli Aile Mahkemeleri Kanunu, 2005 tarihli Çocuk Koruma Kanunu ve Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununun yürürlüğe girmesi, gündüzlü rehabilitasyon merkezlerinin Milli Eğitim Bakanlığına devredilmesi ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Aile Araştırma Kurumu, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü vb. sosyal hizmet ve sosyal yardım kurumlarının kurulması sosyal hizmetler alanında tekrar dağınıklığı ve çok başlılığı getirmiştir.
Bu dağınıklığa ek olabilecek bir gelişme ise 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun değiştirilmesine yönelik Tasarı Taslağının uzun süreden beri gündemde tutulmasıdır. Taslağa göre sosyal hizmetlerin sunumunda gönüllülük ve hayırseverlik esas alınmakta, sosyal hizmetlerin ve kuruluşların yerel yönetimlere, vakıf vb. oluşumlara devri ve dolayısıyla taşeronlaştırılarak özelleştirilmesi öngörülmekte, eski sisteme dönülerek, daha çoklu bir yapının ve olası risklerin yaşanmasının önünün açılması tehlikesi doğmaktadır. Sosyal hizmetlerde gönüllü katkısı ve doğal olarak insan sevgisi merkezi önemde, ancak sosyal hizmetler, hayırseverlik temelinde yürütülemeyecek ve insanların vicdanına bırakılamayacak kadar önemli ve bilimsel yaklaşım gerektiren bir hizmetler bütünüdür.
Sosyal Hizmetlerin ülkemizdeki gelişiminde de hayırseverlik yaklaşımından uzaklaşılarak, sosyal hizmetin bir hak olarak görülmesi ve bilimsel bir meslek alanı haline getirilerek, Devlet tarafından verilmesi yolunda epeyce mesafe alınmıştır.
Günümüzde de sosyal hizmetin kamu, özel sektör ve STK kanallarının geliştiğini söylemek mümkündür. Hayat Sende ve ÇAÇAV gibi STK’ların geliştiğini; çocuk evleri siteleri, ev tipi sosyal hizmet birimleri, çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları, evlat edinme, koruyucu aile hizmetleri gibi modellerin geliştiğini söyleyebiliriz.
Yararlanılan Kaynaklar
SOSYAL HİZMET UYGULAMALARINDA HAYIRSEVERLİK YAKLAŞIMI GERİ Mİ DÖNÜYOR-DÖNDÜ? https://www.sosyalhizmetuzmani.org/sosyal_hizmet_hayirseverlik.htm adresinden alındı
Yazının orjinal linkine ulaşmak için tıklayınız.
Bu yazı Meryem Melkuc tarafından Hayat Sende Derneği adına özet haline getirilmiş, kontrolü İlayda Şen tarafından yapılmıştır.
Pozitif sosyal dönüşüm için bağışlarınızla destek olun. Bağış yapmak için tıklayınız.