Kriz kelime manası olarak toplumun geçirdiği zor dönemi, bunalımı ve buhranı ifade ediyor. Kriz diye nitelendirilen durumlar bazen doğal afetler sonucunda bazen ekonomik çalkantılar bazense kontrol altına alınamayan olaylar sonucunda ortaya çıkıyor. Krizin sebebi değişmekle birlikte sonuçları toplumu etkileyen, işleyen sistemleri aksatan, halihazırda aksayan sistemleri ise tamamen durduran bir portre çiziyor. Krizden en çok etkilenen tabi ki toplumdaki hassas gruplar oluyor.
Şu an yalnızca ülkecek değil dünya olarak bir krizi yaşıyoruz: Korona Salgını. Fiziksel ve ruhsal sağlığımızın tehdit altında olduğu bu dönem elbet toplumun her kesimi için zorlu geçiyor. Ancak bazı gruplar bu süreci çok daha zor atlatıyor. Koruma altında bulunan çocuk ve gençler bu gruplardan biri. Türkiye’de 21 bin çocuk koruma altında. 14 bin çocuk kurum bakımında kalırken yalnızca 7 bin çocuk koruyucu aile yanında bulunuyor.
Korona salgınının başlamasıyla ülke genelinde çeşitli tedbirler alındı. Dönem dönem sokağa çıkma ve seyahat kısıtlamaları uygulandı. Koruma altında kurum bakımında kalan 14 bin çocuk ise aylardır karantinada. Kurumdan ayrılmaları sınırlandırılmış durumda. Toplumun büyük çoğunluğu haftasonu ya da 1 hafta süreyle evlerinden ayrılamadığında bile buhran geçirirken kurum bakımındaki çocuk ve gençler aylardır kurum dışına çıkamıyor. Kurum bakımından kaynaklı riskler göz önüne alındığında bu uygulama anlaşılır. Ancak çocuk refahı açısından değerlendirildiğinde aile temelli bakım modellerinin ne denli önemli olduğu, kurum bakımının toplumun yaşadığı süreçlere uyum sağlayamadığı açıkça görülüyor. Bu dönemde pek çok uzman çocukların ruh sağlığı ve bu salgını anlamlandırma durumu üzerinde durdu. Ailelere, çocuklara korona salgını nasıl anlatılmalı, çocuklar evde nasıl vakit geçirmeli ve aile ilişkilerinin önemi anlatıldı. Peki koruma altındaki çocukların endişelerini kim gideriyor? Kurum bakımında bir yandan çocuğun bakımıyla ilgilenen bir yandan ek temizlik önlemleri alan bakım personellerinin tek başına çocukları desteklemeleri mümkün mü? Normal dönemde haftalık olarak çocuk evlerini ziyaret eden sorumlu uzmanların, korona döneminde evleri ziyaret edemediği süreçte çocukların iyilik halini kim korur? Evlerin içinde yaşananları kim denetler? Koronanın kendisine bulaşacağından korkan koruma altındaki çocuğun endişelerini kim giderir? Önlem sebebiyle dışarıdan ziyaretçi kabul edilmeyen kurumlarda biyolojik ailesiyle dahi görüşemeyen çocukların travmaları nasıl önlenir? Oysaki çocuklar koruyucu ailelik gibi aile temelli bakım modellerinde bulunsa bu süreci çok daha sağlıklı atlatabilirlerdi.
Krizin geleceğini ön göremesek de kriz dönemlerinde çocukların nasıl etkileneceğini tahmin edebiliriz. Bu ve benzeri krizlere hazırlıklı olmak için çocuk koruma sistemimizin daha sağlam temeller üzerinde yükselmesi gerekir. Kurumlarda toplu olarak bakım gören çocuklar için salgın her zaman var olan bir risk. Bu riske karşı önlem sıkı karantinalar değil her çocuğun bireysel ilgi, şefkat ve değer gördüğü aile temelli bakım modellerini yaygınlaştırmaktır. Ve burada sorumluluk yalnızca devlete ait değil, çocukların iyilik halini koruma sorumluluğu toplumda yaşayan tüm bireylere ait. Bu sorumluluğu paylaşan toplumlarda, her çocuğun sevgi dolu bir ailede hayata hazırlandığı güzel günlere erişmek dileğiyle…
Rumeysa Bozdemir – Sosyal Hizmet Uzmanı